T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2017/24792
KARAR NO: 2018/9808
KARAR TARİHİ: 3.5.2018
DAVA : Davacı, feshin
geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar
verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nin red kararına karşı taraflar
avukatları istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi davalı avukatının
istinaf başvurusunu esastan reddetmiş, davacı avukatının istinaf başvurusunu
ise kabul etmuştir.
Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin kararı süresi
içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için
Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi,
gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, müvekkili
işçinin 30’dan fazla işçi çalıştıran davalı işveren nezdinde, belirsiz süreli
iş sözleşmesi ile 10/04/2009 tarihinde vatman (tramvay sürücüsü) olarak
çalışmaya başladığını, 18/07/2016 tarihinde tebliğ edilen fesih bildirimi ile
işten çıkarılana dek görevini başarıyla sürdürdüğünü, müvekkilinin
maaşı üzerinde birden çok haciz bulunması, işverene haklı sebeple derhal fesih
hakkı vermediğini, mesai sırasında sosyal medya kullanımının
fesih nedeni olabilmesi için işi önemli ölçüde aksattığının ispat edilmesi
gerektiğini, müvekkili işçinin “siyasi
söylem ve fiiller” ile iş yerinde kutuplaşma yarattığı
iddiasının tamamiyle gerçek dışı olduğunu iddia ederek, feshin geçersizliğinin
tespitini, müvekkilin işe iadesini ve yasal sonuçlarına hükmedilmesini
istemiştir.
Davalı vekili, davacı işçinin
müvekkili şirket bünyesinde 10/04/2009 tarihinden itibaren çalışmaya
başladığını, bu yönde davacının daha evvel müvekkili şirkette çalışıyor olduğu
iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkili şirkette çalıştığı
dönemde, sık sık yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası yaşadığını, iş yeri
kuralı niteliğinde olan ve daha önce defalarca kez tramvay sürücülerine yapılan
uyarılara aykırı hareket ettiğini, hız sınırlarına dair kurallara uymadığını,
yasak olduğu halde yetkili olmayan kişileri birden fazla kez sürücü kabinine
aldığını, mesai saatlerine riayet etmediğini, işe geç başlaması sebebiyle şehir
içi ulaşımı aksattığını, bu yönde savunması alınan işçinin savunmalarında
hatalı olduğunu defalarca kez ikrar ettiğini, bu ve bunun gibi pek çok olay
sebebiyle disiplin kuruluna sevk edilen davacının hakkında birden çok kez ihtar
cezalarına hükmolunduğunu, mazeretsiz şekilde işe gelmeyen davanın 22/05/2014
tarih 2014/006 Sayılı disiplin kurulu kararı ile 3 yevmiye kesme cezasına
çarptırıldığını ve kararda açıkça “bir daha disiplin cezası alması halinde iş
akdinin feshedileceğine” karar verildiğini ve bu kararın davacıya tebliğ
edildiğini, ancak davacının kamu hizmeti niteliğine haiz ulaşım hizmetini
sağlayan tramvay kullanması, 40 tondan fazla ağırlıa sahip olan bu araçların
kullanımında önceden belirlenmiş tüm kurallara sıkı sıkıya uyulmasının elzem
olmasına rağmen ısrarla bu kuralları ihlal etmesi alınan tüm savunmalarında
ihlallerini kabul etmesine rağmen bu ihlalleri tekrarlamaya devam etmesi ve bu
ihlallerin neticesinde sonradan telafisi mümkün olmayacak çok ağır can ve mal
kayıplarına sebep olabilecek olması karşısında davacının iş akdinin feshinin
kaçınılmaz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere
dayanılarak, iş akdinin feshinden önce davacı hakkında yapılan icra takibi
sayısının çokluğu, borç miktarlarının yüksek oluşu gözetildiğinde feshin
işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle,
davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraflar istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, çalışmanın
22.05.2014 tarihli disiplin kurulu kararından sonra da devam etmesi ve davacıya
atfedilen eylemlerin 4857 Sayılı Kanun’un 25. maddesinde sayılanlar arasında
bulunmaması karşısında, bu düzenlemeye aykırı olarak davalı işverenin geçerli
fesih nedeni olabilecek eylemleri haklı fesih gerekçesi yapmasının kabul
edilemediği, 4857 Sayılı Kanun’un 19. maddesine uygun olarak iş akdinin
feshedildiğinin kanıtlanmadığı ve dosyada kamu düzenine aykırı bir yön
bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk
Mahkemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının (bu
yönden) kaldırılmasına ve HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde
düzeltilmesine, davalı işveren tarafından gerçekleştirilen feshin geçersiz
olduğunun tespitine ve davacının işe iadesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
GEREKÇE
4857 İş Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre: “Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir
işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışına veya verimi ile
ilgili sebeplerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25’inci maddenin (II) numaralı
bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır”. Bu hükümle, işçinin savunmasının
alınması, işçinin davranışı veya verimi ile ilgili sebeplerle iş sözleşmesinin
feshi için bir şart olarak öngörülmüş ve salt işçinin savunmasının alınmamasının
tek başına, süreli feshin geçersizliği sonucunu doğuracağı ifade edilmiştir.
İşverene savunma alma yükümlülüğünü, sadece iş sözleşmesinin feshinden önce
yüklemektedir. İşçiye ihtar verilirken ise bu şekilde bir yükümlülük
yüklememektedir. Dolayısıyla, işçiye davranışı sebebiyle ihtar verilirken, savunmasının
alınmaması ihtarı geçersiz kılmaz. İşçinin savunması, sözleşmenin feshinden
önce alınmalıdır. İşçi fesihten önce savunma vermeye davet edilmeli, davet
yazısında davranışı sebebiyle işten çıkarma sebebi açık ve kesin bir şekilde
belirtilmeli, makul bir süre önceden belirtilen yer, gün ve saatte hazır
bulunması, bulunmadığı takdirde yazılı bir savunma verebileceğinin; bildirilen
yerde belirtilen gün ve saatte hazır bulunmadığı ve de buna rağmen yazılı bir
savunma vermediği takdirde savunma vermekten vazgeçmiş sayılacağının kendisine
hatırlatılması şarttır. Fesih bildirimiyle birlikte veya fesihten sonra savunma
istenmesi feshi geçersiz kılar. Keza, ihbar önel süreleri içinde savunma
alınması da feshin geçersiz olması sonucunu doğurur. (Dairemizin 15.09.2008 gün
ve 2008/1868 Esas, 2008/23538 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta, dosya içeriğine göre feshin geçerli nedene dayandığı davalı
işverenlikçe ispatlandığından ilk derece mahkemesince işe iade davasının
reddine karar verilmesi yerindedir.
Her ne kadar, Bölge Adliye Mahkemesi’nce 4857 Sayılı Kanun’un 19.
maddesine uygun olarak fesihten önce davacının savunması alınmadığından feshin
geçersiz olduğuna karar verilmiş ise de Dairemiz uygulaması, işverenin haklı
fesih prosedürünü işlettiği durumlar için fesih nedeninin haklı olmayıp geçerli
olduğu durumlarda salt savunma alınmamasının geçerliliği ortadan kaldırmayacağı
şeklindedir. Açıklanan sebeple feshin haklı olmamakla birlikte geçerli nedene
dayandığı kabul edilerek davanın reddi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle
davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz
edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve 4857 Sayılı İş Kanunu’nun
20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-)Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin kararının BOZULARAK ORTADAN
KALDIRILMASINA,
2-)Davanın REDDİNE,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 35,90 TL. karar
harcından 29,20 TL. peşin harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL. harcın davacıdan
alınarak hazineye gelir kaydına,
4-)Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde
bırakılmasına, davalının yaptığı 273,00 TL. yargılama giderinin davacıdan
tahsili ile davalıya ödenmesine, gider avansında arta kalan miktarların
istenmesi halinde ilgililere iadesine,
5-)Davalı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde
yürürlükte olan A.A.Ü.T.sine göre belirlenen 2.180,00 TL. vekalet ücretinin
davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Peşin alınan temyiz harcının istemi halinde davalıya
iadesine,
7-)Dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin
Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine,
Kesin olarak 03.05.2018 tarihinde oy birliği ile karar
verildi.