YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 2015/2 K. 2017/1 T. 03.03.2017
DAVA : I. GİRİŞ
A. İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURU
Av. Fatih Karamercan 19.11.2014 tarihli dilekçesi ile 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK.) yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan
davalarda “sair deliller-her türlü delil -vs. deliller” ibarelerinin
kullanılması halinde tarafların “yemin” deliline de dayandıklarının
kabul edilip edilemeyeceği, bu kapsamda hâkimin ispat yükü üzerinde olan tarafa
yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının gerekip gerekmediği konusunda
Daireler arasında ortaya çıkan görüş ayrılıklarının birleştirilmesini
istemiştir.
B. YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNUN KARARI VE İÇTİHADI BİRLEŞTİRMENİN
KONUSU
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 10/12/2015 tarih ve 215/a sayılı
Kararı ile;
Aşağıda I-C’de belirtilen kararlar arasında görüş aykırılığı bulunduğu ve
farklı uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna varıldığından; aykırılığın Hukuk
İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunca giderilmesi gerektiğine, görüşme tarihi
daha sonra Birinci Başkanlıkca belirlenmek üzere, raportör üye olarak Adem
Albayrak’ın görevlendirilmesine karar verilmiştir.
İçtihadı Birleştirme konusu ise “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava
ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde “sair deliller, her türlü
delil ve sair deliller” gibi ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin
deliline başvurmuş sayılıp sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü
kendisine düşen tarafa ‘yemin teklifinde bulunma hakkı’nı hatırlatıp
hatırlatamayacağı” olarak belirlenmiştir.
C. GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
İkinci Hukuk Dairesinin 22.01.2014 gün ve E: 2013/18501 K: 2014/1181,
09.07.2014 gün ve E: 2014/1250 K:2014/15971; Üçüncü Hukuk Dairesinin 13.01.2014
gün ve E: 2013/15600 K: 2014/120,17.03.2014 gün ve E: 2013/20098
K:2014/4088,06.05.2014 gün ve E: 2013/21392 K: 2014/6953,02.06.2014 gün ve E:
2014/778 K:2014/8653, 09.06.2014 gün ve E: 2014/8565 K: 2014/9130, 16.06.2014
gün ve E: 2014/8179 K:2014/9604; Altıncı Hukuk Dairesinin 03.04.2014 gün ve E:
2013/12712 K:2014/4351, 13.05.2014 gün ve E: 2014/3745 K.2014/6156, 22.05.2014
gün ve E: 2014/4790 K:20I4/6638, 26.05.2014 gün ve E: 2013/15347 K:2014/6797,
12.06.2014 gün ve E: 2013/15109 K:2014/7768, 18.06.2014 gün ve E; 2014/5796
K:2014/8060, 30.06.2014 gün ve E: 2014/7009 K:2014/8663,25.09.2014 gün ve
E:2014/8874 K:2014/10427; Onüçüncü Hukuk Dairesinin 12.03.2014 gün ve E:
2013/28263 K:2014/6977, 09.04.2014 gün ve E: 2013/2811 K: 2014/10835, 27.05.2014
gün ve E: 2014/2672 K;2014/16451, 05.06.2014 gün ve E: 2014/12325 K;
2014/17833, 15.09,2014 gün ve E: 2014/8855 K: 2014/27028; Ondokuzuncu Hukuk
Dairesinin 24.04.2013 gün ve E: 2013/4822 K: 2013/7308, 12.05.2014 gün ve
E:2014/4906 K:2014/9037, 02.06.2014 gün ve E: 2014/6872 K:2014/I0385,05.06.2014
gün ve E: 2014/7406 K: 2014/10611, 22.09.2014 gün ve E: 2014/9471 K:
2014/13860; Yirmiüçüncü Hukuk Dairesinin 04.02.2014 gün ve E: 2013/6432 K:
2014/703,01.04.2014 gün ve E: 2013/8570 fi: 2014/2465 sayılı kararları.
D. GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLARDA BELİRTİLEN
GÖRÜŞLERİN ÖZETLERİ
1. İçtihatların Birleştirilmesi Konusu Kapsamında Kullanılan İbarelerin
Yemin Deliline Dayanma Olgusunu Kapsayacağı Görüşünde Olan Daireler
Üçüncü Hukuk Dairesi, Altıncı Hukuk Dairesi ve Onüçüncü Hukuk Dairesi
konuyla ilgili olarak Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirdikleri görüşlerinde
özetle içtihadı birleştirme konusu edilen hususta tarafların dilekçelerinde
“sair deliller-her türlü delil-vs. deliller” gibi ibareleri
kullanmalarının “delillerin hasredilmesi” kuralına aykırı olmadığı,
bu çerçevede hâkimin ilgili tarafa yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının
davayı aydınlatma ödevi (HMK. m.31) içinde kaldığı ve bu suretle savunma hakkının
kısıtlanması ve daraltılması suretiyle hak kaybına sebebiyet verilmemiş olacağı
belirtilmiştir.
2. İçtihatların Birleştirilmesi Konusu Kapsamında Kullanılan İbarelerin
Yemin Deliline Dayanma Olgusunu Kapsamayacağı Görüşünde Olan Daireler
İkinci Hukuk Dairesi, Ondokuzuncu Hukıık Dairesi ve Yirmiüçüncü Hukuk
Dairesi konuyla ilgili olarak Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirdikleri
görüşlerinde özetle içtihadı birleştirme konusu edilen hususta tarafların
dilekçelerinde “sair deliller-her türlü delil-vs. deliller” gibi
ibareleri kullanmalarının dava dilekçesinin içeriğine ilişkin Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 119/1-f maddesindeki “iddia edilen her bir
vakıanın hangi delillerle ispat edileceği”, cevap dilekçesinin içeriğine
ilişkin 129/1-e maddesindeki “savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her
bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin gösterilmiş olmasına ilişkin
düzenlemeler ile cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri hakkında, dava ve
cevap dilekçesine ilişkin hükümlerin niteliğine aykırı düşmedikçe kıyasen
uygulanacağına ilişkin 136/1 maddesi kapsamında yemin deliline başvurulduğu
anlamının çıkartılamayacağı; tarafların anılan Yasa kapsamında artık iddia ve
savunmalarını ispat için gerektiğinde yemin deliline başvurmak istiyorlarsa
bunu açıkça bildirmek zorunda oldukları belirtilmiştir.
II. ÖNSORUN
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler
sırasında esasa geçilmeden önce konu ile ilgili olarak çeşitli Dairelerce
münferit kararlar verildiği ve bu kararların “yerleşik hal” almadığı,
diğer bir deyişle müstakar uygulama haline gelmediği; Yargıtay İçtihadı
Birleştirme İlke Kararı (RG. 13.07.1974 gün ve 15294 s.) uyarınca içtihatları
birleştirme için gereken önşartın henüz oluşmadığı belirtilerek içtihatların
birleştirilmesine gerek olup olmadığı hususu önsorun olarak gündeme
getirilmiştir.
Önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede Yargıtay Kanunu’nun
“Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının Görevleri” kenar başlıklı 15 inci
maddesinin 2 nci bendine göre Yargıtay kararları ile sınırlı olmak üzere iki
halde içtihatların birleştirilmesinin söz konusu olduğu ve bunların:
1. Hukuk daireleri arasında veya ceza daireleri arasında içtihat
uyuşmazlıkları bulunması,
2. Yargıtay dairelerinden birinin yerleşmiş içtihadından dönmek istemesi ve
benzer olaylarda birbirine uymayan kararlar vermiş bulunması,
olarak gösterildiği hususu dikkate alındığında eldeki içtihadı birleştirme
konusunda başvurucunun dilekçesinde gösterilenden daha fazla karar bulunduğu ve
Daireler bakımından kararlı ve sürekli uygulamanın ve dolayısıyla içtihatların
birleştirilmesine ilişkin olarak aranan önşartın sağlanmış olduğuna oyçokluğu
ile karar verilmiştir.
III. İÇTİHADI BİRLEŞTİRMEYLE İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER
A. İÇTİHADI BİRLEŞTİRMEYLE İLGİLİ KAVRAMLAR VE KURUMLAR
1. Yemin ve Yeminin Delil Niteliği
) Kavramsal Olarak Yemin
Sözlük anlamıyla yemin (ant) “Tanrı’yı veya kutsal bilinen bir kişiyi,
bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulamak” demektir (Türk Dil Kurumu,
Güncel Türkçe Sözlük). Hukuk terminolojisinde ise “bir kimsenin verdiği
sözü temin veya sözünün doğruluğunu tasdik için kanun ile muayyen sözleri
söylemesi veya hareketleri yapması” (Türk Hukuk Lügati, 3.b., Ankara 1991,
s.363) olarak tanımlanmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda tanık, bilirkişi ve taraf yeminleri ayrı
müesseseler olarak düzenlenmiş fakat yeminin bir tanımı verilmemiştir. Tanık ve
bilirkişi yeminleri ilgililerini doğru söylemeye yönelten birer vasıta iken,
taraf yemini bir delil olarak kabul edilmiştir.
Öğretide benimsenen tanıma göre taraf yemini “taraflardan birinin, bir
vakıanın doğru olup olmadığı hakkında, mahkeme önünde ve kanunun belirlediği
şekilde beyanda bulunmasıdır (Yılmaz, E.: Medenî Yargılama Hukukunda Yemin,
2.b., Ankara 2012, s.25).
b) İspat, Vakıa ve Delil Kavramları
Dava konusu yapılan, bir diğer ifade ile davada talep sonucu olarak varlığı
ileri sürülen sübjektif bir hakkın var olup olmadığının anlaşılması, maddi
hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların
doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur. Dava konusu
hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup
olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir (Kuru, B.:
Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6,b, İstanbul 2001, s. 6196; Postacıoğlu, İ.
E./Altay, S.: Medenî Usul Hukuku Dersleri. 7.b, s. 558, n. 1069; Üstündağ, S.:
Medeni Yargılama Hukuku, C.I-II, İstanbul 2000, s.612; Tanrıver, S.: Medenî
Usûl Hukuku, C.I, Ankara 2016, s.741; Pekcanıtez. H./Atalay. O./Özekes, M.:
Medenî Usûl Hukuku, 13.b., Ankara 2012, s.538).
Vakıa (olgu) kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. Bir vakıanın
ispatı için başvurulan araçlara ise delil (kanıt) denir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu delilleri senet, yemin, tanık, bilirkişi, keşif
ve uzman görüşü olarak sıralamıştır. Bu sayma sınırlayıcı (tahdidi) olmayıp,
kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu getirmediği hallerde taraflar
kanunda düzenlenmemiş diğer delillere de dayanabilirler (Tanrıver, s.799). Öte
yandan öğretide deliller “kesin” ve “takdiri” olarak iki
grup altında mütalaa edilmektedir (Kuru, II, s.2032 vd.;
Pekcanıez/Atalay/Özekes, s.606 vd.; Tanrıver, s.817). Bu kapsamda yemin, kesin
delillerdendir; bir başka anlatımla yemin hakkındaki hükümlere uyulmasıyla o
vakıa kesin biçimde kanıtlanmış olur.
İspat bir yükümlülük olmayıp, bir yüktür. Yük (külfet) hukuk düzeninin bir
kimseye, diğer bir kimse karşısında yüklemiş olduğu davranış olup, külfet
üzerine yüklenen kişi bu davranışı yerine getirmediği takdirde ya elde etmesi
mümkün olan bir hakkı kazanamaz ya da böyle bir hakkı kaybeder (Eren, F.:
Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 16.b., Ankara 2014, s.45). Buna göre ispat yükü
kendisine düşen taraf bunu yerine getirmek zorunda değildir fakat bunun yerine
getirilmemesi halinde dava sonucunda ulaşılmaya çalışılan hakka ulaşılamayacak
(Börü. L.: Medeni Usul Hukukunda İddia ve Somutlaştırma Yükü, Ankara 2016, s.66
vd.); üst paragrafta kullanılan ifade ile mahkemede bu yönde bir kanaat
oluşturmak mümkün olmayacaktır.
c) Yeminin Delil Niteliği
Yukarıdaki açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde yemin, taraflardan
birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu,
kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle
teyit eden ve kendisine kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır.
Bütün ispat vasıtalarında olduğu gibi yeminin de konusu davanın çözümü
bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan
vakıalardır (HMK.m.225/1).
Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa
sayılırken (HMK.m.225/2); tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği
vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki taraflı irade
açıklamalarının yeterli görülmediği haller, yemin edecek kimsenin namus ve
onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı
karşıya bırakacak vakıalar yeminin konusu olamaz (HMK.m.226).
Yemini, kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Kendisine ispat
yükü düşmeyen tarafın, yemin teklif etmesinin hiçbir hukuki sonucu yoktur.
İçtihadı birleşleştirmeye konu olan husus taraf yeminine ilişkindir. Bu
anlamda tarafın bir delili kullanabilmesi için o delile usulüne uygun şekilde
dayanmış olması gerekir.
Değerlendirilmesi gereken konu, yemin deliline açıkça dayanılması gerekip
gerekmediği bir başka deyişle “sair deliller”, “her türlü
delil”, ve “vesair deliller” ibaresinin kullanılması halinde
yemin deliline dayanıldığının kabul edilip edilemeyeceği ve yemin deliline
dayanılmış olması durumunda bu hakkın hâkim tarafından tarafa hatırlatılıp
hatırlatılamayacağı noktasındadır.
2. Delillerin Gösterilmesi, İbrazı ve Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi
a) Delillerin Gösterilmesi ve İbrazı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu “dava dilekçesinin içeriği” başlıklı
119 uncu maddesinin 1 inci bendinin (e) alt bendinde davacıya, iddiasının
dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve (f) alt
bendinde de iddia ettiği her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini
göstermek yükümlülüğü getirmiş; bu ilkeyi “somutlaştırma yükü ve
delillerin gösterilmesi” başlıklı 194 üncü maddenin 2 sayılı bendinde ve
(basit yargılama usulü bakımından) “delillerin ikamesi” başlıklı 318
inci maddenin 1 inci bendinde de tekrarlamıştır.
Benzer bir yük “cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 124 üncü
maddenin I inci bendinin (d) ve (e) alt bentleri ile savunma sebep ve
vasıtaları bakımından davalıya da yüklenmiştir.
Bu külfet, iddia ve savunma sebeplerinin yargılamanın belirli bir aşamasına
kadar ileri sürülmesini, bundan sonra ileri sürülen iddia ve savunma
sebeplerinin mahkemece dikkate alınamayacağını ifade eden “teksif
ilkesi” ile de ilişkilidir (Tanrıver, s.362 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes,
s.305 vd.).
b) Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi
Hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi
veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflara
açıklama yaptırabilmesine, soru sorabilmesine ve delil gösterilmesini
isteyebilmesine “hâkimin davayı aydınlatma ödevi” denir (HMK.m.31).
Taraflarca getirilme ilkesi (HMK.m.25) ile bağlantılı bir kurum olan
hâkimin davayı aydınlatması ödevi, hâkimin iddia ve savunma ile sınırlı olarak
belirsizlik ve çelişkilerin giderilmesi için öngörülmüş ve doğruya ulaşmak
noktasında hâkime yüklenmiş bir görevdir (Tanrıver. s.365 vd.;
Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.310 vd.).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra
açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil
listelerinde “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi
ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin deliline başvurmuş
sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa
“yemin teklifinde bulunma hakkı”nı hatırlatamayacağı hususundadır.
3. Yemin Deliline Dayanma
Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde gerek davacı gerek davalı iddia ya
da savunmasını ispatlamak bakımından vakıa ve delil ilişkisini net biçimde
kurmalıdır. Bu bağlamda tarafın (diğer delillerde olduğu gibi) açıkça yemin
deliline başvurması mümkündür.
Çözümlenmesi gereken sorun açıkça yemin deliline başvurmayan tarafın
dilekçesinde “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi
ibarelere yer vermesi halinde, bu ibarelerin ilgilinin yemin deliline başvurmuş
sayılıp sayılamayacağı ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa
“yemin teklifinde bulunma hakkı”nm hatırlatıp hatırlatamayacağı
noktasında toplanmaktadır.
Konu ile ilgili olarak öğretide çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.
Pekcanıtez/Atalay/Özekes konu hakkındaki görüşlerini şu şekilde ifade
etmektedirler: “Uygulamada Yargıtay, hakimin davayı aydınlatma ödevi
çerçevesinde belli bir delili hatırlatma yetkisi bulunmadığım, ancak taraf
delilleri arasında yemin deliline dayanmışsa, açıkça- yemine dayanmasa dahi en
azından “sair deliller” demişse sair deliller içinde yemin de yer
aldığından, hakimin bu tarafa yemin teklif etme hakkı olduğunu hatırlatması
gerektiği görüşündedir. Bu hatırlatmanın yapılmaması bozma sebebi sayılmıştır.
Ancak gerek sair deliller ibaresinin doğuracağı sonuç, gerekse hakimin yemin
hakkını hatırlatma zorunluluğunda olması artık Hukuk Muhakemeleri Kanunu
düzenlemesi çerçevesinde geçerli sayılamaz. Çünkü taraf dayandığı delilleri
açıkça göstermek durumundadır” (s.642).
Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz, tarafların yemin deliline başvuracaklarını
dilekçelerinde belirtmeleri gerektiğini vurgulamış ve (HMK.m. 119/1 -f, 129/1
-e) mahkemenin ancak bu ihtimalde yemin teklif etme yükümlülüğünde olduklarına
dair kanaat açıklamışlardır (Arslan, R./Yılmaz. E./Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni
Usul Hukuku, Ankara 2016, s.428 vd.).
Tanrıver, tarafların dilekçelerinde yemin deliline dayandıklarını açıkça
bildirmek zorunda olduğunu, aksi takdirde hâkimin tarafa herhangi bir
hatırlatmada bulunamayacağını belirtmektedir (s.864-865).
Karslı, davacının dava dilekçesinde dayandığı vakıaları ispat için
delilerinin de neler olduğunu yazması gerektiğini, delillerin genel ifadelerle
belirtmesinin yeterli olmadığını ve hangi delillere dayanıldığının da dava
dilekçesinde belirtilmesi gerektiğini söylemektedir. Yazar somutlaştırma
yükünün (HMK.m. 194) de bu unsuru tamamladığı görüşündedir (Karslı, A.: Medeni
Muhakeme Hukuku -6100 Sayılı HMK Hükümlerine Göre Yargıtay Kararları İşlenmiş
ve Gözden Geçirilmiş-, 3. b., İstanbul 2013, s.488).
Bolayır da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194/2, 119/1 -f ve 129/1 -e
hükümlerinden bahisle, tarafların dava ve cevap dilekçelerinde dayandıkları
delilerin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmelerini
zorunlu kıldığını; bu düzenlemelerin ilgili tarafın açıkça yemine dayanmamış
olmakla birlikte dilekçesinde “sair deliller”, “her türlü
deliller” ve “diğer deliller” gibi ifadelere yer vermiş olması
halinde, hâkimin tarafa yemin teklif etme hakkı olduğunu hatırlatması
gerektiğine ilişkin olarak Yargıtay tarafından Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde geliştirilmiş uygulamayı ortadan
kaldırdığını, buna rağmen Yargıtay’ın önceki uygulamayı sürdürdüğünü ve bunun
isabetli olmadığını belirtmektedir (Bolayır, N.: Hukuk Yargılanmasında
Delillerin Toplanmasında Tarafların ve Hâkimin Rolü, İstanbul 2014, s.
382-385).
Börü, somutlaştırma yükü gereği tarafların vakıaların ispatı için
dayandıkları delilleri salt dilekçelerinde göstermelerinin yeterli olmadığını;
hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğinin açıkça belirtilmesi
gerektiğini (s.208); 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu dönemindeki
“sair deliller” benzeri ibarelerin yemin ve tanık deliline de
dayanıldığının kabulü şeklindeki uygulamanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki
somutlaştırma yüküne ilişkin düzenleme çerçevesinde artık benimsenemeyeceğini;
bu tür ibarelerin dilekçelerde yer alması halinde yemin deliline açıkça
dayanıldığının kabul edilemeyeceğini (s.209) ifade etmektedir.
B. KONU İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Taraflarca getirilme ilkesi
MADDE 25- (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan
birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları
hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil
toplayamaz.
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi
MADDE 31- (1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı
durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar
hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini
isteyebilir.
Dava dilekçesinin içeriği
MADDE 119- (1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı
ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun
değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası
altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan
hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir
haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde
dava açılmamış sayılır.
Cevap dilekçesinin içeriği
MADDE 129- (1) Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise
açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir
adres.
c) Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı
ve adresleri.
d) Davalının savıınmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası
altında açık özetleri.
e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi
delillerle ispat edileceği.
f) Dayanılan hukuki sebepler.
g) Açık bir şekilde talep sonucu.
ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.
(2) 121 inci madde hükmü cevap dilekçesi hakkında da uygulanır.
Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi
MADDE 194- (1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde
somutlaştırmalıdırlar.
(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın
ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Yeminin konusu
MADDE 225- (1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan,
çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir
hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
Delillerin ikamesi
MADDE 318- (1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve
hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan
delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar
için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek
zorundadır.
IV. GEREKÇE
İçtihadı birleştirmenin konusu; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap
dilekçeleri ile delil listelerinde “sair deliller, her türlü delil, ve
sair deliller” gibi ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin deliline
dayandıklarının kabul edilip edilemeyeceği, bu kapsamda hakimin, ispat yükü
üzerinde olan tarafa, yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının gerekip
gerekmediği hususundadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “dava dilekçesinin içeriği” kenar
başlıklı 119 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (c) bendinde “davacının
iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık
özetleri”nin, (f) fıkrasında ise “iddia edilen her bir vakıanın hangi
deliller ile ispat edileceğinin” dava dilekçesinde; aynı şekilde 129 uncu
maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinde “davalının savunmasının dayanağı
olan bütiin vakıaların sıra numarası altında açık özetleri”nin ve (e)
fıkrasında da “savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın
hangi delillerle ispat edileceğinin cevap dilekçesinde gösterilmesi gerektiği
düzenlenmiş bulunmaktadır.
Öte yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 136 ncı maddesinin 2 nci
fıkrasında davacının cevaba cevap dilekçesi hakkında dava dilekçesine,
davalının ikinci cevap dilekçesi hakkında da cevap dilekçesine ilişkin
hükümlerin, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanacağı ilkesi getirilmiştir.
Her bir vakıanın hangi delille ispat edileceğinin gösterilmesi zorunluluğu
cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri için de geçerlidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “somutlaştırma yükü ve delillerin
gösterilmesi” kenar başlıklı 194 üncü maddesinde dayandıkları vakıaların,
ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerekliliği taraflara yüklenmiştir.
Somutlaştırma yükü ile taraflardan, dayandıkları delilleri göstermeleri
beklendiği gibi hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini de açıkça
göstermeleri beklenmektedir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda bulunmayan bu kural
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilmiştir. Nitekim maddenin gerekçesinde de
“maddenin yeni düzenleme olduğu, maddenin amacının bir yandan ispatın
genel hükümleri çerçevesinde temel bir kavrama yer vermek iken, diğer yandan da
uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp
yürütülmesinin önüne geçilmeye çalışıldığı vurgulanmıştır. Aynı şekilde
somutlaştırma yükümlülüğünün yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için
zorunlu olduğu vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ya da
zaman kaybının önlenmesinin hedef alındığı,vakıaların somut olarak ileri
sürülmesinin taraflar için bir yük olduğu, bu yükümlülüp yerine getinneyen
tarafın sonuçlarına katlanacağı” hususu belirtilmiştir. Yukarıda yük
(külfet) konusunda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi somutlaştırma
bir yükümlülük değil fakat bir yüktür. Taraflar vakıa ve delil ilişkisini kurmak
zorunda değildirler fakat bundan kaçınmaları dava ile elde etmeyi umdukları
hukuki korumadan mahrum kalmaları sonucunu doğurur.
Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde,
taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda yasa koyucunun
taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça
belirtme, yani somutlaşma külfeti getirdiğini, bu düzenlemeye göre de açıkça
yemin deliline dayanılmadığı takdirde, tarafın yemin teklif etme hakkının
bulunmadığı sonucuna ulaşmak gerekmektedir. Tarafın “sair deliller, her
türlü delil, ve sair deliller” gibi ibareleri kullanmış olması yemin
deliline açıkça dayanmış olduğu biçiminde yorumlanamaz.
Bu çerçevede tarafın “sair deliller, her türlü delil, ve sair
deliller” gibi ibareleri kullanmış olması halinde hâkimin taraflara yemin
teklif etme hakkını hatırlatmasının mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine
varılmıştır.
V. SONUÇ : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra
açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil
listelerinde “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi
ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin deliline başvurmuş
sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa
“yemin teklifinde bulunma hakkı”nı hatırlatamayacağına, 03.03.2017
günlü oturumda gerek önsorun gerek esas hakkında üçte ikiyi aşan oyçokluğu ile
karar verilmiştir.
KARŞI OY :
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun; tarafların
dilekçelerinde “sair deliller, her türlü delil, vs. deliller”
tabirini kullanmasının, 6100 sayılı HMK döneminde, “yemin delilini”
de kapsayıp kapsamayacağı hususuna ilişkin 03.0.1.2017 tarihli toplantısında,
tarafların delil listesinde ayrıca ve açıkça “yemin” deliline
dayanmamaları halinde, “sair deliller, her türlü delil, vs. deliller”
sözcüklerinin kullanmalarının “yemin” delilini kapsamayacağına
oyçokluğu ile karar verilmiştir.
1086 sayılı HUMK döneminde açılan davalar yönünden, “sair deliller,
her türlü delil, vs. deliller” ibarelerinin “yemin” delilini de
kapsayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasında bir görüş ayrılığı
bulunmamaktaydı.
Sayın çoğunluk bir takım gerekçelerle 6100 sayılı HMK döneminde, “sair
deliller, her türlü delil, vs. deliller” tabirinin “yemin” delilini
içermediğine karar vermiş ise de çoğunluğun bu görüşlerine katılmıyoruz. Şöyle
ki;
1- Sayın Çoğunluk, HMK 119/1 -e, -f bentlerinde yer alan;
“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası
altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan
hususların eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir
haftalık kesin süre verir. Bu süre İçinde eksikliğin tamamlanmaması halinde
dava açılmamış sayılır”.
hükümleri uyarınca dava dilekçesinde, HMK 129’da yer alan mümasil hükümler
uyarınca da cevap dilekçesinde, tarafların, hangi maddi vakıayı hangi
delillerle ispat edileceğini, dava ve cevap dilekçlcrinde belirtmek zorunda
olduklarını ifade etmişlerdir. Bununla birlikte, 119/1 (e) ve (f) bentleri ile
129.maddedeki mümasil hükümde, anılan zorunluluğa uyulmamasının müeyyidesi
bulunmamaktadır.
2- Sayın çoğunluk, HMK 194′ te yer alan
” (1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde
somutlaştırmalıdırlar.
(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın
ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur” hükmü ile,
HMK 318’de yer alan;
“(1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve
hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan
delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve
dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer
vermek zorundadır.”
hükümleri uyarınca, somutlaştırma yükümlülüğü çerçevesinde, tarafların
yargılamada, İspata elverişli şekilde dayandıkları maddi vakıaları
somutlaştırmaları, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın
ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri gerektiği, bu bağlamda delil
listesinde yer alan “sair deliller, her türlü delil, vs. deliller”
kavramlarının kullanılmasının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmeyeceğini
savunmuştur.
Herşeyden önce, yemin HMK m, 225 te kesin deliller arasında sayılmıştır.
Bununla birlikte, yemin delili, davanın taraflarınca delil olarak dayanılsa
bile hemen ileri sürülmemekte, diğer delillerle ispat edilememesi ve hakim
tarafından da bunun ifade edilmesi ve hatırlatılması halinde delil olarak
dayanılmaktadır. Bu yüzden, tarafların yargılamanın başında, yemin deliliyle
hangi maddi vakıayı ispat edeceklerini söylemeleri gerekmez. Anılan nedenlerle,
HMK 194 ve 318 maddeleri, yemin dışındaki deliller yönünden geçeriidir. Zaten
çoğunluk da, delil listesinde yemin deliline açıkça dayanılmış olmasını yeterli
görmekte, tarafların ayrıca dayanılan yemin deliliyle hangi maddi vakıayı ispat
edeceğini son delil bildirme aşamasında mahkemeye bildirmesi gerektiğini
düşünmemektedir. Şayet, HMK 194 ve 318 de yer alan somutlaştırma yükümünün
yemin delili bakımından da geçerli olduğu düşünülecek olursa, tarafların açıkça
yemin deliline dayanması yeterli olmayacak, ayrıca ve açıkça, dilekçesinde yer
alan hangi maddi vakıaları yemin ile ispat etmek istediğini de belirtmesi
zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Oysa Türk hukukunda, yemin kesin delillerden
olmakla birlikte, yüksek riski nedeniyle, diğer delillerle ispat edilememesi
halinde, İkame delil ve yedek ispat vasıtası niteliğinde bir delil türüdür.
Daha başlangıçta, tarafın yemin ile maddi vakıaları ispat edeceğini söylemesi
halinde, mahkeme hakiminin, tanık, keşif, bilirkişi vs. takdiri delil yerine,
kesin delil türü olan yemin deliline başvurması riski doğacağı gibi, taraflar
yönünden de savunma hakkının kısıtlanması mahiyetine bürünecektir. Ayrıca,
diğer delillerle ispat edilen ve edilmeyen maddi vakıalar, diğer delillerin
toplanmasından sonra hakim tarafından belirleneceğinden daha yargılamanın
başında hangi maddi vakıanın yemin deliliyle ispat edileceğinin delil
listesinde somutlaştırılması da mümkün değildir. Diğer delillerle esasa
girilmesinden sonra; hangi maddi vakıa için yemin deliline sıra geldiğini,
diğer delilleri değerlendiren hakim saptayacak, taraflara bu saptadığı
konularda yemin teklif edip etmeyeceklerini soracaktır. İşte bu aşamada delil
listesinde “vesair delil, her türlü delil …” biçiminde delil de
bildiren tarafa yemini hatırlatabilmelidir. HMK 194 ve 318 md. Hükümleri yemin
delili konusunda uygulanamaz olduğundan, HMK’nm delil gösterilmesi
zorunluluğuna ilişkin 119. ve 129. md, hükümleri, 6100 sayılı HUMK’nun m 179.
ve 201. maddelerine paralel düzenlenmiş olmakla ve HUMK’nun yürürlüğü zamanında
yerleşmiş Yargıtay içtihatlarıyla uygulanan ve bu içtihatları birleştirmeye
konu olan hususun HMK’nm yürürlüğe girmesinden soma uygulanmayacağı görüşünün
dayanağı bulunmamaktadır.
3- Tarafların, delil listelerinde, yemin delili yerine, her türlü
kanunî/hukuki delil kavramını kullanmalarına mani yoktur. Zira, yemin dışındaki
diğer kanuni delillerini zaten HMK 194, 318. md. hükümleri kapsamında
somutlaştırarak bildireceklerdir, “Çoğun içinde azı da vardır” tabiri
hukukun genel ilkeleri arasına girmiştir. Nitekim, Yargıtay hukuk dairelerinin
yanında, HGK da bir çok kararında bu ilkeye açıkça değinmiştir. Bu ilke bir HGK
kararında “… Bu cümleden olarak, çoğun içinde azı da vardır ilkesi
gereğince, tapuda tescil talebi, tapu iptali talebini de içermekle birlikte;
salt iptal istemi tescil talebini kapsamadığından, tescil İsteminin bulunmadığı
böyle bir durumda, mahkemece tescile karar verilmesi ya da esasa ilişkin
nedenlerle davanın reddedilmesi olanaklı değildir” (06.05.2009 T. 2009/1
-82 E. -161 K,), yine bir başka HGK kararında da “tapu kütüğünde veya
dayanak kayıtlarında doğum tarihi yazılmış ve bu tarihte yanlışlık varsa, tapu
kayıl maliki ile davacının veya murisinin aynı kişi olduğuna ilişkin açılan bu
davaların “çoğun içinde azı da vardır” kuralı gereğince dinlenmesi ve
tespit kararı verilmesi gerekir” (HGK 09,05.2013 T. 2012/14-1517
E.-2013/781 K.) şeklinde yansımıştır. Sonuç olarak, “her türlü hukuki
delil, her türlü kanuni delil, her türlü yasal delil, sair deliller”
kavramı da “yemin” delilini kapsayacak ve hakim yemin deliline sıra
geldiğinde, detil listesinde bu şekilde delil bildiren tarafa yemin teklif edip
etmeyeceğini hatırlatacaktır.
Yukarıda anılan sebeplerle, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel
Kurulu’nun sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmıyoruz.
DAVADA AÇIKÇA YEMİN DELİLİNE DAYANILDIĞI BELİRTİLMEMİŞSE “SAİR HER TÜRLÜ DELİL” GİBİ İBARELER YEMİN DELİLİNİ KAPSAMAZ June 20th, 2019admin