T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/33058
K. 2016/9957
T. 19.4.2016
DAVA : Taraflar arasındaki, icra takibine yapılan itirazın iptali,
takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi davasının yapılan
yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle reddine dair hükmün süresi içinde
duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine
dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için
19.4.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.
Duruşma günü davalı adına vekili ile karşı taraf adına vekili geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten
sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor
sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
:
A-) Davacı İsteminin
Özeti:
Davacı, 5.5.2011-31.12.2011 tarihleri arasında genel muhasebe
yöneticisi olarak çalıştığını, ibraname imzalatılarak iş akdine son
verildiğini, bunun üzerine feshin geçersizliği ve işe iade talepli açtığı
davada, İş Mahkemesi’nin 2012/281 E., 2013/46 K. sayılı kararı ile davanın
kabulüne karar verildiğini ve temyiz edilmediğinden kesinleştiğini, kesinleşmiş
mahkeme kararının 6.2.2013 tarihinde tebliğ alınması üzerine kanunî süresi
içinden işe başlatılması için ihtarname gönderdiğini, davalının 11.2.2013
tarihli cevabî ihtarnamesinde 18.2.2013 tarihinde 08.30 da işe
başlayabileceğini bildirdiğini, belirtilen gün işe gittiğini, insan kaynakları
yöneticisinin odasına alındığını ve 2 saate yakın bekletildiğini, yöneticinin
işe başlayacağından haberi olmadığını bildirdiğini, daha sonra avukatı ile görüşmelere
gittiğini ve yapılan görüşmelerde işe başlayacağından finans müdürünün dahi
haberi olmadığının ortaya çıktığını, tutanak düzenlediklerini ve Noterliğin
18.2.2013 tarih 3266 Sayılı ihtarnamesi ile 51.920,00 TL nin ödenmesinin ihtar
edildiğini, davalının gönderdiği ihtarnamede ise davacının saat 09.00 civarında
işi terk ettiği, tekrar dönmediğinin ileri sürüldüğünü, bunun gerçek
olmadığını, hak ve alacaklarının tahsili için başlattığı takibe yapılan
itirazın haksız olduğunu iddia ederek; itirazın iptali ile takibin devamına,
davalı borçlu aleyhine %40 tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına
hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Davalı
Cevabının Özeti:
Davalı, davacının açmış olduğu işe iade davasını kazandığını
ve işe iade edilmek istendiği ihtarname gönderdiğini, davalının da davacıyı işe
başlatmaya hazır olduğunu bildirdiğini, eski işi ve pozisyonda 18.2.2013
tarihinde 08.00 de başlamasının ihtar edildiğini, davacının belirtilen tarih ve
saatte şirket merkezinde hazır olduğunu, davacının işçi dosyasının
oluşturulması ve …’ya bildirilmesi işlemlerinin yapılması için önce insan
kaynaklarına yönlendirildiğini, daha sonra muhasebe departmanında masasının
gösterildiğini, iş arkadaşları ile tanıştırıldığını, davacının işten ayrılmadan
önceki pozisyonun dolu olduğunu ancak davalının bir pozisyonda birden fazla
çalışan istihdam edebileceğini, finans müdürünün davacının işe başlayacağından
haberinin olmadığı iddiasının yalan ve tutarsız olduğunu, dava dilekçesinin
ekinde bulunan tutanağı 3. bir kişi tarafından imzalı olduğunu ancak davalı
şirkete 3. Bir kişinin gelmediğini, davalı şirketin 2 sene önce küçülme
politikası uyguladığının doğru olduğunu ancak şimdi politika değiştirdiğini,
davacının amacının çalışmak olmadığını beyan ile davanın reddini ve davacının
%20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
C-) Yerel
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak
davanın reddine karar vermiştir.
D-) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E-) Gerekçe:
İşe iade davası sonunda işçinin başvurusunda ve işverenin işe
davetinde taraflardan hangisinin samimi olup olmadığı hususu uyuşmazlık
konusudur.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır.
İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının
sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade
başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde
başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde,
işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir
anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda
işverence yapılan fesih, 4857 Sayılı Kanun’un 21. maddesinin beşinci fıkrasına
göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade
davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait
ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı
olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir
(Yargıtay 9.HD. 14.10.2008 gün 2008/29383 E, 2008/27243 K.).
İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini
(1) ay içinde işçiye bildirmesi gerekir. Tebligat sorunları sebebiyle
bildirimin süresi içinde yapılamaması halinde, bundan işveren sorumlu
tutulamaz. İşverence yasal süre içinde gönderilmiş olsa dahi, işçinin bir aylık
işe başlatma süresi aşıldıktan sonra eline geçen bildirim üzerine makul bir
süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren
bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla iki
günlük süre olarak değerlendirilebilir. İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı
işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 Sayılı Kanun’un 56.
maddesinin son fıkrasındaki izinler için öngörülen en çok dört güne kadar yol
süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla dört
gün içinde işe başlaması beklenmelidir.
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddî olması gerekir.
İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek
için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak
değerlendirilemez.
İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe
başlatılmaması halinde, işe
başlatılmayacağının sözlü
ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin
sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır.
Somut uyuşmazlıkta; dosyadaki bilgi, belge, tanık anlatımları
ve özellikle işyeri yöneticilerinden olan davacı tanığı …’nın “ Davacıyı
davalı işyerinden tanırım. Davacı genel muhasebi yöneticisi idi. Ben ise
organizasyonel kalite sistemleri yöneticisiydim. Şu anda çalışmıyorum. Davalı
işyerine karşı herhangi bir davam yoktur. davacı işten ayrıldıktan bir kaç
hafta sonra ben insan kaynakları ve kalite sistemleri yöneticisi olarak
atandım. 23 ocak 2012 tarihinde bu görevime başladım.
Davacının işe iade davasından sonra ihtarname ile tekrar işe
başlamak için müracaatta bulunup bulunmadığını bilemiyorum. Bu tür müracaatlar
öncelikle hukuk servisine gelir. Davacının hangi tarihte işe başlayacağına dair
hukuk servisinden bize bir bilgi gelmedi. Davacı net tarihini hatırlamayadığım
bir tarihte tekrar işe başlamak için işyerine geldi. Davacı mesai başlangıcında
işyerine girdi. Odama gelerek işe başlayacağını söyledi. Ben şaşırdım. İşe
başlaması ile ilgili bilgim olmadığını söyledim. Odadan çıkarak hukuk servisini
aradım. İnsan kaynakları elamanı arkadaşım … hanıma sorduğumda onunda bilgisi
olmadığını öğrendim. Hukuk servisini aradığımızda davacıyı biraz bekletmemizi
avukatların olmadığını söyledi.
Şu anda huzurda bulunan davalı vekili iken diğer avukat
yoktu. Yaklaşık yarım saat sonra kendisini bir toplantı odasına alarak
beklemesini istedim. Ardından davacının avukatı gelerek davacıyı alıp
işyerinden çıktılar. Daha doğrusu bulunduğumuz ikinci kattan ayrıldılar sonra
ne yaptıklarını bilemiyorum. bize davacını nişe başlayacağı söylenmediği için
kendisinden bazı evraklar istenmediği gibi çalışacağı arkadaşlarla
tanıştırmadık. Davacının işe tekrar müracaat için geldiği dönemde benim bizzat
yapmış olduğum disiplin soruşturması vardı. Bu soruşturma ile ilgili olarak
neden sorgulama yaptığım hususunda tarafımında disiplin soruşturması
vardı.” şeklindeki beyanından, davalı işverenin işe davetinin samimi
olmadığı anlaşılmakla, davanın bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi
tutularak kabulü yerine yazılı şekilde reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebepten dolayı
BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350.00 TL.duruşma avukatlık
parasının davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istenmesi
halinde ilgiliye iadesine, 19.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.