DENİZ KAZALARINDA SORUMLULUK REJİMİ VE UYGULANACAK HUKUK KURALLARI

DENİZ KAZALARINDA SORUMLULUK REJİMİ VE UYGULANACAK HUKUK KURALLARI
Gemi çarpışmaları (çatma), deniz taşımacılığı ve deniz hukukunun önemli ve hassas konularından biridir. Deniz trafiğinin yoğunlaşması, farklı bayrak devletlerine bağlı gemilerin aynı sularda seyretmesi ve teknik nedenlerle çarpışma riski daima mevcuttur. Bu nedenle, çarpışmalardan doğan zararların hukuki sorumluluğunun belirlenmesi ve uygulanacak hukuk kurallarının netleştirilmesi; hem denizciler hem de hak sahipleri için büyük önem taşır. Bu yazıda, öncelikle Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) çatma hükümleri ve sorumluluk rejimi ele alınacak, ardından uluslararası sularda meydana gelen çarpışmalar ve uygulanacak hukuk konuları değerlendirilecektir.
I. Çatma Hükümlerinin Kapsamı ve Uygulama Alanı
Türk Ticaret Kanunu’nun 1286 ve devamı maddeleri, iki veya daha fazla geminin çarpışması halinde uygulanacak özel hükümleri düzenler. Öncelikle çatma hükümlerinin uygulama alanının belirlenmesi gerekir. Burada üç temel kriter ön plana çıkar:
- Çarpışan araçların gemi olması zorunludur: Çatma hükümleri sadece gemiler arasında gerçekleşen çarpışmalar için geçerlidir. Gemi ifadesi kapsamına ticaret gemileri, özel amaçlı gemiler, yatlar ve savaş gemileri girer.
- Taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmaması: İki gemi birbirine sözleşme gereği bağlıysa, bu gemiler arasında meydana gelen kazalarda çatma hükümleri değil, sözleşme hükümleri devreye girer. Bu durumun en tipik örneği römorkaj sözleşmeleridir.
- Çatmanın gerçekleşmiş olması: Fiilen iki geminin çarpışması ya da kıyasen çatma durumları kapsam dahilindedir.
Bu kriterler çerçevesinde, TTK çatma hükümleri deniz kazalarının çözümünde genel ve özel kurallar bütünü sunar.
II. Çatma Türlerine Göre Hukuki Sorumluluk
TTK çatma hükümleri, oluşan durumun kusurlu ya da kusursuz olmasına göre farklı sorumluluk rejimleri benimser.
1. Kusursuz Çatma (TTK m. 1287)
Kusursuz çatma, kazanın mücbir sebep, umulmayan hal veya çatmanın nedeninin tespit edilemediği hallerde söz konusu olur. Bu durumda, çatmaya taraf olan gemilerin hiçbiri kusurlu sayılmaz. Dolayısıyla, zarar gören kişi zararı kendi üstlenmek durumundadır. Bu kural, deniz hukukunun temel prensiplerinden olan “kusur sorumluluğu”nun istisnasıdır ve deniz taşımacılığının öngörülemez risklerine karşı bir denge mekanizmasıdır.
2. Bir Tarafın Kusuru ile Çatma (TTK m. 1288)
Çatma, yalnızca bir geminin kusuru sonucu meydana gelmişse, kusurlu geminin donatanı tüm zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Kusur, genellikle hatalı manevra, aşırı hız, kurallara aykırı rota izleme gibi hareketler ile ortaya çıkar. Bu durumda zarar ile kusur arasında nedensellik bağı aranır. Kusurun ispatı, tazminat talebinin temelini oluşturur.
3. Ortak Kusurlu Çatma (TTK m. 1289)
Her iki geminin kusurlu olduğu durumlarda, sorumluluk hem maddi zararlar hem de bedensel zararlar açısından farklı şekilde dağıtılır. Malvarlığı zararları, kusur oranında karşılanırken; bedensel zararlar için zarar gören kişi, her iki donatandan da müteselsilen (birlikte ve ayrı ayrı) tazminat talep edebilir. Donatanlar ise aralarında kusur oranına göre rücu edebilirler. Bu rejim, deniz trafiğinde yaşanan karmaşık kazalarda adil bir çözüm sağlamayı amaçlar.
4. Kıyasen Çatma (TTK m. 1286/2)
Fiilen çatma olmasa bile, bir geminin hareketi veya ihmaliyle başka bir gemiye zarar verilmesi halinde çatma hükümleri uygulanabilir. Örneğin, hatalı manevra nedeniyle başka bir gemiye çarpan veya karaya oturan geminin uğradığı zarardan hatalı davranan gemi sorumlu tutulur. Bu düzenleme, zarar görenin korunması açısından önemli bir hukuki mekanizmadır.
III. Çatma Nedeniyle Tazminat Davası ve Delil Tespiti
Çatma nedeniyle zarar gören kişi (donatan, yük sahipleri, yolcu veya gemi adamları), kusurlu geminin donatanına karşı tazminat davası açabilir. TTK, ayrıca kılavuz hatalarından doğan zararlar için kılavuza ve onu istihdam eden kuruluşa karşı dava açılabilmesine de imkan verir.
Tazminat davalarında en önemli unsur, zarar ve kusurun doğru tespiti için delil toplanmasıdır. Dava öncesinde delil tespiti talep edilebilir ve gemilerin seyir defterleri, radar kayıtları, tanık ifadeleri gibi deliller ışığında kusur oranları belirlenir. Bu, dava sürecinin adil ve etkin işlemesini sağlar.
IV. Çatma Hakkında Sorumluluğun Sınırlandırılması ve Zamanaşımı
TTK m. 1296 uyarınca, donatanın sorumluluğu, 1976 tarihli "Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin Sınırlandırılması Hakkında Milletlerarası Sözleşme" hükümlerine göre sınırlandırılabilir. Bu sözleşme, özellikle ticari deniz taşımacılığında donatanların aşırı mali yükümlülük altına girmesini önlemeyi amaçlar.
Ayrıca, çatmaya dayalı tazminat talepleri, çatmanın meydana geldiği günden itibaren iki yıl içinde zamanaşımına uğrar (TTK m. 1297). Donatanların birbirine karşı olan rücu hakları ise ödemenin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde zamanaşımına tabidir. Bu süreler, tarafların haklarını zamanında koruması için önemlidir.
V. Çatma Halinde Uygulanacak Hukukun Belirlenmesi
1. Türk Hukukuna Göre Genel İlke
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m. 34/1 hükmüne göre, haksız fiilden doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk, haksız fiilin meydana geldiği yer hukuku olarak belirlenir. Buna göre:
- Çatma Türk karasularında meydana gelmişse, Türk Hukuku uygulanır.
- Çatma yabancı karasularında ya da uluslararası sularda meydana gelmişse, diğer kriterler göz önünde bulundurulur.
2. Uluslararası Sularda Çatma ve Uygulanacak Hukuk Kriterleri
Uluslararası sularda meydana gelen çatma olaylarında uygulanacak hukukun belirlenmesi, çok taraflılık ve çeşitli bağlantı unsurlarının varlığı nedeniyle oldukça karmaşık olup; bu durumun çözümünde birden fazla kriter dikkate alınmaktadır:
- Gemilerin Bayrak Devleti Hukuku: Çatmaya taraf gemilerin bayrak devletlerinin hukukları esas alınabilir. İki gemi aynı bayrak taşıyorsa o devletin hukuku uygulanır.
- Kıyı Devletinin Hukuku: Çatma bir kıyı devletinin sahil veya liman bölgesinde olmuşsa, bu devletin hukuku gündeme gelebilir.
- Sözleşme veya Tahkim Şartları: Taraflar arasında çatma sonrası uygulanacak hukuk veya yetkili mahkeme/tahkim merkezi hakkında anlaşma varsa, bu esas alınır.
- Roma II Tüzüğü: Türkiye bu tüzüğe taraf olmamakla birlikte; Avrupa Birliği üyesi ülkelerde meydana gelen çatmalarda Roma II Tüzüğü uyarınca, haksız fiilin meydana geldiği ülke hukuku uygulanır.
3. Uluslararası Sözleşmeler
Türkiye, Brüksel 1910 Çatma Sözleşmesi'ne taraftır. Bu sözleşme, çatmada sorumluluğun belirlenmesine dair temel kuralları düzenler ancak uygulanacak hukuku doğrudan belirlemez. Bu nedenle, uluslararası çatmalarda hem MÖHUK hem de uluslararası deniz hukukuna ilişkin sözleşmeler ve içtihatlar birlikte değerlendirilir.
VI. Değerlendirme ve Sonuç
Gemi çarpışmaları, deniz taşımacılığında önemli ve hassas bir hukuki alandır. TTK çatma hükümleri, taraflar arasında ortaya çıkan zararların hangi koşullarda ve nasıl karşılanacağını detaylı biçimde düzenleyerek tarafların hak ve yükümlülüklerini netleştirir. Kusur esasına dayalı sorumluluk rejimi, deniz trafiğinin güvenliğini ve düzenini sağlamaya yönelik güçlü bir hukuki altyapı sunar.
Bununla birlikte, uluslararası sularda veya yabancı karasularında gerçekleşen çatmalarda uygulanacak hukukun tespiti karmaşık olup, MÖHUK, uluslararası sözleşmeler ve taraflar arası anlaşmalar birlikte değerlendirilmelidir. Ayrıca, tazminat davalarında delil tespiti ve zamanaşımı sürelerine riayet edilmesi, hakların etkin korunması için önem teşkil eder.
Sonuç olarak; çatma halinde hem donatanlar hem de zarar görenler için adaletli, öngörülebilir ve dengeli bir hukuk sistemi tesis edilmiştir. Ancak deniz hukukundaki gelişmeler ve uluslararası ilişkiler nedeniyle mevzuatın ve uygulamaların sürekli güncellenmesi gerekmektedir.
Tuğba BOZTEPE & Av. Selçuk ENER
Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!