İNANÇ SÖZLEŞMESİ DELİL BAŞLANGICI NİTELİĞİ OLAN Bİ BELGE VARSA HER TÜRLÜ DELİLLE İSPATLANIR


Yazar: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
14.03.2024 16:42:34
İNANÇ SÖZLEŞMESİ DELİL BAŞLANGICI NİTELİĞİ OLAN Bİ BELGE VARSA HER TÜRLÜ DELİLLE İSPATLANIR

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/10956 E. 2015/2466 K. 24.02.2015 T.

Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/12/2013 tarih ve 2012/105-2013/506 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24/02/2015 ünü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av..... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin 2006 yılında ABD’den satın aldığı .... isimli teknenin 2009 yılında Türk Bayrağına geçişi sağlanıp teknenin isminin müvekkilinin ilk eşinden kızı ....’nın adı konularak “....” ismi ile sicile kaydettirildiğini, müvekkili ile davalı ... 2006 yılında birliktelik yaşamaya başlayıp 2009 yılında evlenmelerine rağmen kısa süre boşanıp 2010 yılında tekrar bir araya gelip birlikte yaşamaya devam ettiklerini, davalının dava konusu teknenin adının müvekkilinin ilk eşinden kızının adını taşımasından rahatsız olduğunu, bu nedenle ısrarla teknenin isminin değiştirilmesini istediğini, T.C. ....'nca belirlenen .... İsim Talebinde, Onayında ve Terkininde Aranacak Kriterlere göre satış haricinde, çok özel bir gerekçe olmadığı ve bu gerekçe belgelenemediği durumda gemi ismi değişikliği talep edilemeyeceğini, satış durumunda ise satış tarihinden itibaren 3 ay içerisinde talep edilmek kaydıyla gemi isim değişikliği yapılabileceğini öğrendiğini, bunun için teknenin davalıya devredilmiş gibi gösterilmesine karar verip 22.02.2010 tarihinde devir işlemlerinin gerçekleştirildiğini, satış bedelinin de 60.000,00 TL olarak gösterildiğini, müvekkilinin ismine izafeten "...." adıyla davalı adına tescil edildiğini, yapılan devir işlemi inançlı işlem olup, davalının müvekkiline satış bedeli ödemediğini, satış tarihinden sonra da teknenin bağlama liman ücretleri, tamir-bakım ücretlerinin müvekkilince ödendiğini, davalıdan inançlı işlemle devredilen teknenin mülkiyetini müvekkiline devretmesi istenmesine rağmen teknenin iade edilmediğini ileri sürerek, davacının inançlı temlik yolu ile davalıya devrettiği özel teknenin iadesine, Bağlama Kütüğüne davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, satışın resmi makamlar önünde yapılmış gerçek bir satış olduğunu, tarafların inançlı işlem iradesi bulunmadığını, taraflar arasında inançlı işlem iradesini gösteren yazılı bir belge de olmadığını, inançlı temlik olsa idi bir müddet sonra teknenin davacıya devredilmiş olması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, davacı tanıklarının anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu teknenin 2006 yılında davacı tarafından satın alındığı, davalı ile evlilik birliği süresince ve boşanma sonrası birlikte yaşadıkları dönemde teknenin davacının ilk eşinden olma kızı ...'nın adını taşımasını nedeniyle davalının isminin değiştirilmesini istediği, mevzuat gereği devir yapılmadan isim değişikliği yapılamaması nedeniyle ve teknenin isminin başka türlü değişmesi mümkün olmadığından davalıya satış gösterildiği,

gerçek bir satış olmadığı, davalı tarafından satış bedeli ödediğine dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı da gözetildiğinde teknenin isminin değiştirilebilmesi için yapılmış bir işlem olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile .... isimli özel teknenin davacıya iadesine, bağlama kütüğüne davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, taraflar arasında varolduğu iddia olunan inanç sözleşmesine dayalı, davalı adına sicilde kayıtlı teknenin kaydının iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Yukarıda yazılı özetten de anlaşıldığı üzere davacı taraf dava konusu teknenin davalıya inançlı işlemle devredildiğini iddia etmektedir. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-376 E, 2014/49 K. sayılı ilamı, Dairemizin 28.03.2014 tarih, 2012/16473 E.-2014/6087 K. sayılı ilamı, Yargıtay 14.H.D’nin 31.10.2014 tarih, 2014/6429 E.-12069 K. sayılı ilamı).

İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

Bu durumda mahkemece, somut uyuşmazlığın anılan ilkeler ışığında değerlendirilip karara bağlanması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.