İtirazın İptali Davasında Alacaklı Takipte Dayanmadığı Delile Davada Dayanamaz


Yazar: SELÇUK ENER
31.05.2022 11:57:12
İtirazın İptali Davasında Alacaklı Takipte Dayanmadığı Delile Davada Dayanamaz

Hukuk Genel Kurulu 2011/19-617 E., 2011/749 K. 14.12.2011

 

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.02.2009 gün ve 2005/291 E., 2009/41 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 22.04.2010 gün ve 2009/6373 E., 2010/4915 K. sayılı ilamı ile;

“…Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeni ile müvekkili tarafından davalı firmaya pirinç ve bakır boru satımı yapıldığını ve malların davalı şirkete teslim edildiğini, ancak malın tesliminden (2) gün sonra bu malların davalıya ait işyerinden hırsızlık sureti ile çalındığını, davalının mal bedelini ödememesi üzerine girişilen takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taraflar arasında 5410 kg bakır satımına ilişkin anlaşmaya varılmasına rağmen davacı 4200 kg.mal teslimi yaptığını, ancak faturanın 5410 kg üzerinden düzenlendiğini, malların cumartesi günü akşam saat 18:00 civarında müvekkiline teslim edildiği için o esnada şirkette sadece muhasebe elemanı olduğu için malların tartılmadan teslim alındığını, pazartesi günü yapılan kontrol sonunda 1210 kg eksik mal teslim edildiğinin anlaşıldığını, aynı gün şirketin kapı camında küçük bir kırık tespit edilip durumun karakola bildirildiği, ancak yapılan kontrol sonucunda herhangi bir şeyin çalınmadığının anlaşıldığını, bunu fırsat bilen davacının da eksikliğin hırsızlıktan kaynaklandığını iddia ettiğini, müvekkilinin davacıdan aldığı tüm malların bedelini banka havalesi ile ödediğini öne sürerek davanın reddi ile tazminata karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında mal satımı nedeni ile ticari ilişki olduğu, davacı tarafından düzenlenen 67.647.16.-TL’lık faturanın davalı defterlerine işlendiği, buna karşılık davalı şirketin 56.986.05.-TL ödemede bulunduğu, mal teslimine ilişkin irsaliyede davalı elemanın imzasının bulunduğu, davalının mal tesliminden iki gün sonra işyerinde hırsızlık olduğundan bahisle jandarma karakoluna müracaat ettiği ve 10.12.2004 tarihli ihtarnamesi ile de davacıdan eksik mal teslim edildiği nedeni ile 1210 kg yeni malın teslimini talep ettiği, sevk irsaliyesi ve faturaların davalı defterlerine kaydedilmesi nedeni ile davalının eksik mal teslim edildiği yönündeki savunmasının kabulünün olmadığı gerekçesi ile davacının feragat ettiği 36.858.15.-TL nedeni ile davanın reddine bakiye miktar üzerinden davanın kısmen kabulü ile davacı yararına %40 tazminata karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava konusu takip toplam tutarı 47.559.31.-TL olan 4.12.2004 tarihli 2 adet faturaya dayalı olarak yapılmıştır. davalı tarafından davacı alacaklıya 8.12.2004 ve 15.12.2004 tarihlerinde toplam 56.986.05.-TL tutarında ödeme yapılmıştır. Bu husus mahkemenin de kabulündedir. Ancak mahkemece takip ve dava konusu edilmeyen 15.12.2004 tarihli 20.087.-TL bedelli faturada değerlendirmeye alınarak hüküm oluşturulmuştur. oysa, takip ve dava konusu olmayan faturanın bu davada dikkate alınamayacağı hakimin iddia ve savunmayayla bağlı olduğu kuralının bir gereğidir. mahkemece bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…

…”

gerekçesiyle oybirliğiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle itirazın iptali davasında takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılığın asıl olmasına, takip dayanağı belgelerden başka belgelere dayanılmasına olanak bulunmamasına takip dayanağı yapılabilecek güçte olup da takipte dayanılmayan belgenin itirazın iptali davasında ispat vasıtası olarak kullanılmasının mümkün bulunmamasına(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.05.2006 gün ve 2006/19-260 E. 2006/251 K. sayılı ilamı) ve eldeki davada dayanılan üç faturadan sadece ikisinin icra takibine konu edilmiş ve bu fatura bedellerinin ödendiğinin Hukuk Genel Kurulu’nca kabul edilmiş olmasına ve Özel Daire’ce “sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına” karar verilmesi karşısında, inceleme konusu yapılmamış olan, 1210 kg malın eksik teslim edildiğine ilişkin nizanın takip konusu yapılmayan üçüncü fatura ile ilgili olarak açılacak davada irdelenmesi olanağının bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.12.2011 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava itirazın iptali olup mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,hüküm Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş,direnme üzerine verilen karar da H.G.K. tarafından aynı gerekçelerle bozulmuştur.Aşağıda açıklanan nedenlerle H.G.K.nun bozma gerekçelerine katılamıyorum:Taraflar arasında mal alım satımından dolayı düzenlenen ve icra takibine dayanak teşkil eden iki adet faturadan ödenmeyen bedel için davacı alacaklı icra takibine geçmiş,yapılan itiraz üzerine takip durmuş ve eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.İcra takibine konu teşkil eden 4.12.2004 tarihli ve 20 ila 21 nolu iki adet faturadan dolayı yapılan takipte 47.559,31 T.L. asıl alacak ve ferileri için talepte bulunulmuştur.Davalı borçlunun itirazı yapılan ödemelerle ilgili değildir.İtiraz faturada belirtilen malın miktarındadır.Davacı takibe dayanak yapılan iki adet faturaya göre teslim edilen boruların miktarının faturada yazılı olduğu gibi 5410 k.g. olduğunu iddia etmekte,davalı ise faturada yazılı miktarın doğru olmadığını,malın 1210 kg. eksik teslim edildiğini bu nedenle eksik ödemede bulunduğunu savunmaktadır.Öyle ise çözümlenmesi gereken niza teslim edilen malın miktarının ne olduğudur.Mahkeme malın davacının iddia ettiği ve faturada yazılı olduğu gibi 5410 kg. olduğunu kabul ederek karar vermiştir.Ancak Özel Daire sanki taraflar arasında malın teslim edilen miktarında hiç niza yokmuş gibi başka bir husustan bozma yapmış ve bu bozma H.G.K. tarafından da benimsenmiştir.

Kural olarak itirazın iptali davasında icra takibinde hangi delillere dayanılmış ise davacı bununla bağlıdır.Olayımızda da davacı icra takibinde iki adet faturaya dayanmış itirazın iptali davasında da yine bu faturalardan eksik olan ödemelere karar verilmesini istemiştir,icra takibine konu etmediği başka bir faturaya dayanmamıştır.Ancak davacı icra takibinde talep edilen miktarın yanlışlıkla iki fatura tutarından fazla olduğunu,fazlalığın takibe konu edilmeyen 15.12.2004 tarih 34 nolu faturaya ait olduğunu belirtmiş bu nedenle fazlaya ait isteminden feragat etmiştir.Davacının davasının bir kısmından feragat ederken bahsettiği takip dışı faturanın sadece feragatin gerekçesinin açıklanması bakımından yapıldığı hususu gözden kaçırılmış,takibe konu alacakla ilgili olarak yeni bir belgeye dayanılmış gibi kabul edilmiştir.Davacının icra takibine konu ettiği faturalardaki alacakları takip konusu miktardan az olup da davacı,üçüncü bir faturayı icra takibine dayanak olarak gösterse idi o zaman bu faturaya ilk icra takibinde dayanılmadığı için kabul edilemezdi.Oysa burada tersi bir durum söz konusudur.Davacı icra takibine konu ettiği alacak için değil feragat edeceği kısım için bu faturadan bahsetmektedir.Feragatin gerekçesi olarak gösterilen bir hususun icra takibinde istenen bedelin ispatı için getirilen yeni bir belge olduğunun kabulü yasal olarak mümkün değildir.

Bu karar sonucu taraflar arasında niza konusu olan malın ne miktarda teslim edildiği hususu sonuca bağlanmamış olup çözümsüzlük devam etmektedir.Yapılacak iş her üç faturadan dolayı yapılan ödemenin miktarında bir niza bulunmayıp malın miktarında olduğundan,teslim edilen borunun miktarını belirleyip buna göre karar vermektir.Bu nedenle direnme uygun olup bu hususun incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekirken teslim edilen borunun miktarında niza yokmuş gibi başka bir husustan kararın bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

KARŞI OY YAZISI

Dava, tacirler arasında, taşınır mal satımından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan, icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından davalı aleyhine iki adet faturaya dayalı olarak takip yapılmış, davalının borca itirazı üzerine, iş bu dava açılmıştır.

Davacı vekili dava dilekçesinde, davalıya 5410 kg bakır boru satıldığı ve 4/12/2004 tarihinde teslim edildiği halde, davalının 1210 kg borunun eksik teslim edildiğini ileri sürerek noksan ödemede bulunduğunu, takibe haksız itiraz ettiğini ileri sürmüştür.

Davalı vekili ise cevabında, davacının 5410 kg bakır boru teslim etmesi gerekirken, 1210 kg noksanıyla, 4200 kg boru teslim ettiği halde, 5410 kg boru teslim etmiş gibi irsaliyeli fatura düzenlediğini bildirerek, 1210 kg boru bedelinin kendilerinden istenemeyeceğini bildirmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; 4/12/2004 tarihli irsaliyeli fatura uyarınca 5410 kg bakır borunun davalıya tamamen teslim edildiği, teslim tutanağını imzalayanın davalı şirket muhasebecisi olduğu, imzaya bir itiraz bulunmadığı, teslimden iki gün sonra malların bulunduğu depoda hırsızlık ihbarında bulunulduğu, akabinde 10/12/2004 tarihinde davacıya malların 1210 kg eksik teslim ettiği ihtarının gönderildiği, davacının 10,559 TL asıl alacak üzerinden ödeme isteminde bulunduğu, sevk irsaliyesi, teslime ilişkin davalı şirket çalışanın imzası, faturaların itirazsız olarak davalı defterine kaydedilmiş olması, kısmi ödeme ve mal teslimi sonrası gerçekleştiğine ilişkin hırsızlık iddiası birlikte değerlendirildiğinde, davalı savunmasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın 10,661 TL asıl alacak miktarı üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay Yüksek 19. Hukuk Dairesinin 22/04/2010 tarihli bozma ilamında, mahkemece takip ve dava konusu edilmeyen 15/12/2004 tarihli ve 20,087 TL bedelli fatura da değerlendirmeye alınarak hüküm oluşturulduğu, oysa takip ve dava konusu olmayan faturanın bu davada dikkate alınamayacağı, hakimin iddia ve savunmayla bağlı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece taraflar arasındaki ihtilafın, 4/12/2004 günlü iki ayrı faturaya konu olan toplam 5410 kg bakır borunun aynı günlü sevk irsaliyesi ile davalıya teslim edildiği halde, davalının 1210 kg bakır boru bedelini ödememesinden kaynaklandığını, tarafların birbirlerine çektikleri ihtarnamelerde, açıkca yer alan 20 ve 21 nolu faturalardan kaynaklanan ihtilafın ele alındığını, takip dayanağının da bu iki fatura olduğunu, davalının tüm savunmasının kendisine 1210 kg bakır borunun teslim edilmediğine yönelik olduğunu, dolayısıyla takip ve dava konusu olmayan faturaya dayalı bir hüküm oluşturulmadığı gerekçesiyle, ilk kararda direnilmiştir.

Görüldüğü gibi, yerel mahkeme ile Yargıtay Yüksek Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, takibe konu edilmeyen 15/12/2004 tarihli ve 34 nolu faturanın mahkemece değerlendirmeye alınarak hüküm kurulup kurulmadığı noktasındadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, 15/12/2004 tarih ve 34 nolu fatura taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Anılan faturada yazılı mal davalı tarafça teslim alınmış, mal bedeli aynı tarihte davacıya ödenmiştir. Bu fatura nedeniyle noksan ödeme söz konusu değildir. Takip ve dava konusu da değildir. Ne var ki, mahkemece taraflara ait ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması üzerine, alınan 5/12/2008 tarihli bilirkişi raporunda, takibe konu edilen iki adet fatura ile birlikte takip konusu olmayan 34 nolu fatura da davacı defterlerinde yer aldığı belirtilerek, yapılan ödemeler gözetilmek suretiyle, bakiye borcun 10,661,10 TL olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın 1210 kg eksik teslim olup olmadığı hususunda olduğu, sevk irsaliyesinde tam ve eksiksiz olarak teslim aldım ibaresinin altının imzalı olduğu, eksik teslim konusu edilen 1210 kg boru bedelinin 10,637,11 TL olduğu, hususları bildirilmiştir.

Bilirkişi raporuna daha yakından bakıldığında, davacı defterlerindeki davalı adına olan ve takibe konu edilen 4/12/2004 tarih ve 21-20 nolu faturaların 47,559.31 TL tutarında olup, bu faturalara mahsuben 8/12/2004 tarihinde 34,988 TL ödemenin olduğu, 15/12/2004 tarih ve 34 nolu faturanın 21,087.84 TL tutarında olup, aynı tarihte 21,998.04 TL ödemenin gerçekleştirildiği, buna göre bakiye borcun 10,661.11 TL olduğu, ancak taraflar arasındaki ihtilafın 1210 kg eksik teslim olup olmadığı hususunda olduğundan, sevk irsaliyesinde tam ve eksiksiz olarak teslim alındığı davalı şirket elemanınca imzalanması nedeniyle, eksik teslim konusu edilen 1210 kg boru bedelinin 10,637.11 TL olarak belirlendiği görülmüştür.

Görüleceği üzere, bilirkişi raporunda taraflar arasında devamlılık arzeden hukuki ilişkiye dayalı ve noksan boru teslime dayalı iki ayrı hesap yapılmıştır. Devamlılık arzeden hukuki ilişkiye dayalı hesaplamada dikkate alınan 34 nolu fatura etkisiz eleman olarak değerlendirilmiştir. Çünkü bu fatura üzerinde ihtilaf söz konusu değildir. Sadece bilanço hesabında girdi çıktı şeklinde değerlendirilmiştir. İhtilaf konusu olan 1210 kg bakır borunun davalı tarafa teslim edildiği benimsenerek, değerinin 10,631,11 TL olduğu belirtilmiştir.

Mahkemece bu bilirkişi raporu benimsenerek sonuca gidilmiş, önce taraflar arasındaki devamlılık arzeden hukuki ilişkiye değinilmiş, daha sonra davalıya 4/12/2004 tarihli irsaliye uyarınca 5410 kg bakır borunun tamamen teslim edildiği, tutanağı imzalayanın davalı şirket muhasebecisi olduğu, imzaya bir itiraz bulunmadığı, teslimden iki gün sonra malların bulunduğu depoda hırsızlık ihbarında bulunulduğu, akabinde 10/12/2004 tarihinde davacıya malların 1210 kg eksik teslim edildiği ihtarının gönderildiği, davacının ise 10,559 TL asıl alacak üzerinden ödeme isteminde bulunduğu, sevk irsaliyesi, teslime ilişkin davalı şirket çalışanı imzası, faturaların itirazsız olarak davalı defterine kaydedilmiş olması, kısmi ödeme ve mal teslimi sonrası gerçekleştiğine ilişkin hırsızlık iddiası birlikte değerlendirildiğinde, davalı savunmasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın 10,661.11 TL üzerinde kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkemenin bu kararında, devamlılık arzeden hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağın hüküm altına alındığına, takip ve dava konusu edilmeyen 15/12/2004 tarih ve 20,087 TL bedelli faturanın değerlendirilmeye alınarak hüküm kurulduğuna ilişkin bir gerekçesi bulunmamaktadır. Mahkeme gerekçesi tamamen noksan teslime konu 1210 kg tutarındaki bakır boruyla ilgilidir. Yerel Mahkeme direnme kararında da bu gerekçesini aynen yinelemiş bulunmaktadır.

Gerçekten taraflar arasındaki ihtilaf, 4/12/2004 tarih ve 20-21 numaralı iki adet fatura ile davalıya 5410 kg boru teslim edilip edilmediği noktasındadır. Davacı bu miktar boruya teslim ettiğini ve teslimatı yazılı belge ile kanıtladığını ileri sürerek 1210 kg bakır borunun davalı tarafından ödenmesi gerektiğini ileri sürmekte, davalı kendisine 1210 kg borunun eksik teslim edilmesi nedeniyle eksik teslim edilen bakır boru nedeniyle davacıya borcu bulunmadığını savunmaktadır.

Nitekim davalı, davacıya gönderdiği 10/12/2004 günlü ihtarnamede, kendilerine 5410 kg bakır boru teslim edilmesi gerekirken 1210 kg eksik teslim edildiğini tespit ettiklerini bildirerek, eksikliğin ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç gün içerisinde giderilmesini istemiş, davacı ise 15/12/2004 tarihli cevabi ihtarında 5410 kg bakır borunun sevk irsaliyesiyle teslim edildiğini, 1210 kg boru çalındığının karakola ihbarından sonra, kendilerine malın eksik teslim edildiğinin ihtar edildiğini, faturaya dayalı bakiye 10,559 TL’nin ödenmesi gerektiğini bildirmiştir. Esasen bu durum dava dilekçesi ile cevap dilekçesi içeriğinden, herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça anlaşılmaktadır. Mahkemenin kabulü ve direnme gerekçesi de bu yoldadır.

Hal böyle olunca, taraflar arasındaki ihtilafın 4/12/2004 tarihli ve 20-21 nolu faturalarda yazılı bakır borunun 1210 kg eksik teslim edilip edilmediğinden kaynaklandığı, takibin ve davanın bu faturalara dayandığı, mahkemenin bu faturaları gözeterek hükmünü oluşturduğu gerek ilk kararında ve gerekse direnme kararındaki gerekçelerini bu şekilde açıkladığı, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan 15/12/2004 tarih ve 34 nolu faturayı değerlendirmeye almadığı sonucuna açıkça varıldığından değerli çoğunluğun aksine tezahür eden görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.

Gelinen şu noktada, Mahkemece Yüksek Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyularak davanın reddedilmesi halinde takip ve dava konusu edilen faturalar nedeniyle davacının bakiye alacağının olmadığı ve bu şekilde 1210 kg bakır boru teslim etmediği kesin hüküm halini alacak, 15/12/2004 tarih ve 34 nolu fatura nedeniyle taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından ve bu fatura bedeli aynı tarihte davalı tarafından ödendiğinden davacının bakiye fatura bedeli alacağı da kalmayacaktır.

Tüm bu nedenlerle, yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olduğundan onanmasına ve ancak ihtilaf konusu 1210 kg bakır borunun teslimi ve bedelinin ödenmesinin gerekip gerekmediği ve ödenecek miktar konusunda yüksek özel dairece mahkeme hükmünün denetlenmesi için dosyanın Yargıtay 19. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmesi düşüncesinde olduğumdan değerli çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılamıyorum.