MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE HUKUKİ KORUMA YOLLARI


Yazar: Stj. Av. Belgin Ceren SARIKAVAK & Av. Selçuk ENER
23.07.2025 15:09:53
MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE HUKUKİ KORUMA YOLLARI

Marka hakkı, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğerlerinden ayırt etmeye yarayan ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) kapsamında koruma altına alınmış sınai mülkiyet hakkıdır. Marka tescili ile birlikte marka sahibine tanınan münhasır haklar, üçüncü kişilerin bu işareti izinsiz şekilde kullanmalarını engelleme yetkisini içerir. Bu yönüyle marka hakkı, hem teşebbüsün itibarı hem de tüketicinin aldatılmasının önlenmesi bakımından ekonomik ve hukuki açıdan korunması gereken önemli bir varlık niteliğindedir. Bu yazıda, marka hakkına tecavüzün unsurları, hukuki ve cezai yaptırımları ile uygulamada karşılaşılan başlıca sorunlar ele alınacaktır.

1. Marka Hakkı ve Koruma Kapsamı

Marka hakkı, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca, tescil yoluyla korunan ve marka sahibine, markayı kullanma ve kullanılmasını engelleme yetkisi sağlayan bir haktır. Tescil edilen marka, sadece aynı mal ve hizmetler bakımından değil; karıştırılma ihtimali yaratacak benzerlik durumlarında da korunur. SMK m. 7/2 uyarınca, tescilli markanın aynısının veya benzerinin, aynı veya benzer mal ve hizmetlerde kullanılması ve bu kullanımın kamu nezdinde karıştırılma ihtimali yaratması, marka hakkına tecavüz teşkil edebilir.

Marka hakkı, sahibine sadece markayı kullanma hakkı değil, aynı zamanda markayı izinsiz kullananlara karşı men (engelleme), tazminat ve ceza yaptırımı talep etme hakları da tanır. Bu bağlamda, marka hakkı sadece özel hukuk alanında değil, aynı zamanda ceza hukuku bağlamında da koruma görür.

2. Marka Hakkına Tecavüz Suçunun Unsurları

Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz sayılan haller aşağıda belirtilmiştir:

Madde 29-  (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:

a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.

b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak

suretiyle markayı taklit etmek.

c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini

bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak,

dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek,

ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları

üçüncü kişilere devretmek.

(2)19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir.

Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.

Bu hallerde, marka sahibinin marka hakkı açıkça ihlal edilmiş olur ve ihlal edilen bu hak, SMK ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde korunur.

Yargıtay, marka hakkına tecavüzü değerlendirirken yalnızca birebir aynılık veya görsel benzerlik değil, aynı zamanda işitsel, kavramsal ve izlenimsel benzerlikleri de dikkate almakta; ortalama dikkat seviyesindeki tüketicinin algısı çerçevesinde bir karıştırılma ihtimali aramaktadır.

3. Marka Hakkına Tecavüz Halinde Başvurulabilecek Hukuki Yollar

Marka hakkına tecavüz halinde başvurulabilecek başlıca özel hukuk yolları, SMK m. 149’da düzenlenmiştir. Buna göre, hak sahibi aşağıdaki taleplerle dava açabilir:

  • Tecavüz fiilinin tespiti ve durdurulması,
  • Tecavüzün ortadan kaldırılması, markanın silinmesi ya da ayırt edici unsurun çıkarılması,
  • Maddi ve manevi tazminat,
  • Tecavüz yoluyla elde edilen kazancın hak sahibine devri,
  • Mahkeme kararının ilanı ve kamuoyuna duyurulması.

Bu davalar, kural olarak tecavüz fiilinin gerçekleştiği yerdeki Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde açılır. Davacı, ihlalin durdurulmasıyla birlikte, marka itibarı zedelendiği gerekçesiyle manevi tazminat da talep edebilir.

Bunun dışında, marka sahibinin talebiyle, ihtiyati tedbir kararı verilerek, ihlal oluşturan ürünlerin satışının durdurulması, toplatılması ve imhası da sağlanabilir. Bu tür talepler, dava açılmadan önce ya da dava ile birlikte ileri sürülebilir.

4. Cezai Yaptırımlar ve Şikâyet Yolu

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiiller yalnızca özel hukuk bakımından değil, aynı zamanda ceza hukuku açısından da yaptırıma bağlanmıştır. Buna göre, marka hakkını ihlal eden kişiler hakkında:

  • Bir yıldan üç yıla kadar hapis,
  • Yirmi bin güne kadar adlî para cezası

öngörülmüştür.

Buna ek olarak, suçun konusunu oluşturan taklit ürünlere el konulması, ihlalde kullanılan araç ve ekipmanların müsaderesi ve ürünlerin imhası gibi güvenlik tedbirlerinin uygulanması da mümkündür.

Söz konusu suçlar, şikâyete tabi olup; soruşturma ve kovuşturma sürecinin başlatılabilmesi için marka sahibinin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunması gereklidir. Uygulamada, marka hakkına ilişkin ceza soruşturması ile hukuk davaları genellikle eş zamanlı olarak yürütülmekte ve bu paralel süreç, hak sahibine hem cezai hem de tazminata dayalı koruma imkânı sağlamaktadır.

5. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Değerlendirme

Marka hakkına tecavüz, günümüzde özellikle dijitalleşmenin ve internet tabanlı ticaretin yaygınlaşmasıyla birlikte daha karmaşık ve yaygın bir hal almıştır. Uygulamada en sık karşılaşılan ihlal türleri şu şekilde özetlenebilir:

  1. Sosyal medya ve e-ticaret platformlarında taklit ürünlerin satışa sunulması,
  2. Tanınmış markaların ayırt edici unsurlarına benzer ibarelerin, küçük ölçekli işletmeler tarafından ticari kazanç amacıyla kullanılması,
  3. Henüz tescil edilmemiş veya tescil sürecinde olan markaların kötü niyetli şekilde taklit edilerek kullanılması ve bu yolla haksız kazanç elde edilmesi.

Bu tür ihlallerde sadece markanın birebir taklidi değil, aynı zamanda halk nezdinde markayı çağrıştıran işaretlerin kullanımı da tecavüz kapsamına girmektedir. Yargıtay, marka hakkına tecavüz değerlendirmesinde yalnızca görsel benzerlik kriteriyle yetinmemekte; işitsel, kavramsal ve izlenimsel benzerlikleri de dikkate almakta; özellikle ortalama dikkat seviyesindeki tüketicinin algısı temelinde karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığını araştırmaktadır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.11.2003 tarihli, 2003/4003 E., 2003/10839 K. sayılı kararında;

“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü… tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. İşitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel izlenim açısından umumi intiba olmasa bile; halk tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması, karıştırılma ihtimali için yeterlidir.”

Şeklinde içtihat etmiştir. Özellikle ayırt edici gücü yüksek ve tanınmış markalar söz konusu olduğunda, benzerlik eşiği çok daha düşük tutulmakta; hukuki koruma daha geniş yorumlanmaktadır. Dolayısıyla, marka hakkının korunmasında yalnızca işaretlerin birebir aynılığına değil; piyasadaki sunum şekli, ürün grubunun niteliği, tüketici kitlesinin yapısı ve ticari bağlam gibi faktörlere de dikkat edilmektedir.

Marka hakkı, hem işletmelerin rekabet gücünü koruyan hem de tüketicinin doğru bilgilendirilmesini sağlayan önemli bir sınai mülkiyet hakkıdır. Bu hakkın ihlali, yalnızca ticari zarara değil, aynı zamanda marka değerinin ve kamu güveninin zedelenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle marka hakkına yönelik tecavüz fiilleri, gerek özel hukuk gerek ceza hukuku bağlamında etkin ve süratli bir şekilde korunmalıdır. Marka sahiplerinin tescil süreçlerini titizlikle yürütmeleri ve ihlaller karşısında gecikmeden hukuki yollara başvurmaları, hak kayıplarının önlenmesi bakımından büyük önem arz etmektedir.

Uygulamada ise en büyük risk, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillere karşı yeterli farkındalık gösterilmemesi ya da ihlallerin görmezden gelinmesidir. Bu durum, markanın ayırt edici gücünün zayıflamasına ve uzun vadede piyasa değerinin düşmesine neden olabilir. Dolayısıyla, marka hakkının etkin biçimde korunması adına, ihlalin tespiti anından itibaren sürecin uzman bir avukat tarafından yönetilmesi, hak kayıplarının önüne geçmek ve marka değerini sürdürülebilir şekilde korumak açısından kritik önemdedir.

Stj. Av. Belgin Ceren SARIKAVAK & Av. Selçuk ENER

Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!