NÜFUS KAYDINDAKİ HATALARIN ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN YOLLAR


Yazar: Av. Bilge İŞ & Av. Selçuk ENER
15.09.2023 13:34:44
NÜFUS KAYDINDAKİ HATALARIN ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN YOLLAR

Gerek karmaşık bir konu olması gerekse konu hakkında çok fazla derli bilgi olmaması sebebiyle oldukça sorun yaşanan ve uygulamada yanlış hareket edilen konular olan veraset ilamının iptali talebine ilişkin davalar, babalık davası(soybağı tespit davası) ve nüfus kaydının düzeltilmesi davasına ilişkin içtihatlar ışığında ve uygulamada karşılaşılabilecek sorunları da kapsar nitelikte genel anlamda bilgilendirme yapılacaktır.

Konunun daha anlaşılabilir olması bakımından öncelikle soybağının tanımı yapılacak akabinde de yukarıdaki davaların her biri hakkında ayrı ayrı bilgilendirme yapılması gerekecektir.

Soybağının anne bakımından kurulması doğum(TMK-282/1) ya da evlat(TMK-282/3) edinme yoluyla kurulabileceği kanunla düzenlenmiştir. İşbu yazıya da konu olan baba bakımından soybağının kurulması ise(TMK-282/2) ana ile evlilik, tanıma, hakim hükmü veya evlat edinme yolu ile kurulur. Tanıma için tanınacak çocuğun başka bir erkekle soybağının olmaması gerekecektir.

Evlilik devam ederken doğan çocuğun babası karine olarak kadının o sırada eşi olan erkektir. Aynı şekilde boşandıktan sonraki 300 gün(iddet süresi) içerisinde de doğan çocuğun babası karine olarak yine 300 gün içerisinde boşanılan erkektir(TMK-285).

BABALIK DAVASI:

Babalık davası erkeğin diğer yollarla bağ kurmaması sebebiyle baba ile çocuk arasında soybağı ilişkisi kurulması adına açılan davadır. Koşulları şunlardır;

·       Ananın belirli olması

·       Çocuğun başka bir erkekle arasında soybağı olmamalıdır. Olması halinde öncelikle kurulu soybağının iptali için soybağının iptali davası açılacak akabinde soybağının kurulmasına ilişkin dava açılacaktır. Bu husus mahkeme tarafından kendiliğinden incelenecektir.

“…Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde, açılan dava hem sonradan evlenme yolu ile kurulan soybağına itiraz, hem de babalığın hükmen tespiti istemlerini kapsadığı, her iki davanın tarafları, davalar için öngörülen hak düşürücü süreler farklılık içermektedir. Ayrıca babalığın hükmen tespiti istenilen kişi ile başka bir erkek arasında mevcut soybağı ilişkisi geçersiz kılınmadıkça babalık davasının dinlenmesi de mümkün değildir…”

(Yargıtay 8. HD. 2021/547 E. 2021/4022 K. 04.05.2021 T.)

·       Babalık davasının Cumhuriyet Savcısına ve hazineye ihbar edilmesi gerekmektedir. Ayrıca dava ana tarafından açılmışsa kayyıma, kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar gerekecektir(TMK-301). Aksi halinde davanın reddi gerekecektir.

·       Hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmektedir. Ananın dava hakkı çocuğun doğumundan itibaren 1 yıl içerisinde düşer(TMK-303/1). Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisinin bulunması halinde 1 yıllık süre ilişkinin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar.(TMK-303/3). Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir(TMK-303/4). Çocuk bakımından hak düşürücü süreyi düzenleyen madde olan (TMK-303/2) Anayasa Mahkemesi’nin 15.3.2012 tarihli, 2011/116 E. Sayılı ve 2012/39 K. sayılı Kararı iptal edilmiş olup, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 21.7.2012 tarihinden başlayarak 1 yıl sonra yürürlüğe girmesi hüküm altına alınmıştır.

NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASI:

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile soybağının reddi davası uygulamada oldukça karıştırılmaktadır. İki dava arasındaki farkı öncelikle nüfus kaydının düzeltilmesi davasını tanımlamak ile anlatmak gerekirse tanım şu şekilde olacaktır.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası tespit davası niteliğindedir. Nüfus kaydındaki maddi hataların düzeltilmesine ilişkindir. Babalık davasından farkı dava içeriğindeki farklılıkları da kapsamaktadır. Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Kamu düzenine ilişkin olduğu için dava herkes tarafından açılabilmekte ve davadaki gerekli bilgi ve deliller hakim tarafından kendiliğinden araştırılmaktadır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmaması, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur (Yargıtay HGK, 2-36/47 E. 30.01.2008 T.). Çocuğun soybağı ancak kanunun aradığı şartlar gerçekleşince kurulur. Nüfus siciline kayıt idari bir işlem olduğu için nüfus siciline yanlış kayıt kanunen kurulmuş olan bir soybağını değiştirmez. Nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile nüfus sicilinde yer alan maddi bir hatanın düzeltilmesi amacı güdülmektedir(Öktem Çevik,s.2113).

Dava nüfus kaydı düzeltilmek istenen kişiye ve Nüfus Müdürlüğü’ne açılabilmektedir. Ayrıca davanın açılması için süre söz konusu olmayıp babalık davasından ayrılan özelliği olarak bu husus da belirtilebilecektir.

Nüfus kayıt düzeltme davası ve babalık davası ile ilgili ayrıntılı bilgiler ve farkları aşağıdaki içtihat ile açıklanmıştır.

                                                                                                                                       .

“…Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların değiştirilmesi ile nüfus kayıtlarının düzeltilmesi anlaşılır. Kayıt düzeltilmesi, aile kütüğüne tescil edilmiş, kaydın bir kısmının düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. Nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. İşte bu noktada, nüfus kütüğündeki hatalı kayıtlar, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak kayıt düzeltme davası ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada nüfus kaydının düzeltilmesi davası olarak adlandırılmakta olup, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.02.1998, 2-87/77). Şu durumda; nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi, tanık da dinlenebilir. Nesebin reddi davası ile kayıt düzeltme davası, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlıdır. Nesebin reddinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi doğru meydana gelmiş ve kütüğe tescil edilmiş, ancak bu doğru daha sonra nesebin reddi davası ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, gerçek durumu yansıtmayan nüfus kaydı baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmiştir. (HGK 30.01.2008 gün 2008/2-36-47 sayılı kararından)

Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi,“nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” davalarının konusunu oluşturur (Özsunay, E.: Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul 1982, s. 243). “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi” dir (Nüfus Yönetmeliği m.143).

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesine göre; kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak, olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar, nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 38. maddesinde ise yukarıda 7’nci maddede sayılan aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu hâlde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtların maddi hata kapsamında değerlendirileceği, bu tür maddi hataların ise Genel Müdürlükçe ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltileceği veya tamamlanacağı düzenlenmiştir (NHKUİ Yön. m. 79.).

Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin (NHKUİ) 80. maddesinin (ç) bendine göre, doğum veya ölüm raporuna göre düzenlenmiş olmak kaydıyla, yurt içinde doğum veya ölüm tutanaklarının düzenlenmesinde maddi bir hata olması ve doğum ya da ölüm raporunun aslının ibraz edilmesi hâlinde yapılacak değerlendirme sonucunda adı, soyadı, ana ve baba adı, cinsiyet, doğum yeri, doğum tarihi, evlenme tarihi ve ölüm tarihinde gerekli düzeltme işlemi yapılacaktır.

Dayanak belgelerindeki bilgilerin aile kütüklerine işlenmesi sırasında yapılmış bir maddi hata söz konusu değil ise, aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya değişiklik ancak mahkeme kararı ile yapılabilecektir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesinde “kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez…” ibaresi yer aldığından, herhangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Önemle vurgulanmalıdır ki zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK 11.2.1998 gün ve 1999/2-87 E., 1998/77 K. sayılı kararı). Şu durumda zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın açılabilen nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmî kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi tanık da dinlenebilecektir (Özsunay, s. 244; Öztan, B.: Şahsın Hukuku Hakiki Şahıslar, Ankara 1997, s. 210). Ancak Nüfus Kanunu’nun 47’nci maddesince yapılan tanımlamalara göre kişisel durumlarda ortaya çıkan “değişiklikler” için mahkeme kararına gerek bulunmamaktadır (TKM m.40, Nüfus Kanunu m.48). Buna karşılık, nüfus kütüklerindeki “doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur (TKM m.38, Nüfus Kanunu m.11). İşte bu noktalarda, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtlar”, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan “kayıt düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hâle getirilebilir ki, bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırılmaktadır.

Nüfus Kanunu’nun 46. maddesinde “yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları…” ibaresi yer aldığından, herhangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Yukarıda açıklanan hususlar dikkate alındığında soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları, dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu açıktır (Hukuk Genel Kurulunun 30.09.2015 gün ve 2014/2-226 E., 2015/2029 K.; 13.11.2013 gün ve 2013/18-354 E., 2013/1554 K.; 07.03.2012 gün ve 2011/2-775 E., 2012/116 K. sayılı kararları).

Nüfus kayıt düzeltim davası ise, sicilde meydana gelen bir yanlışlığın düzeltilmesi amacını taşır. Nüfus kayıt düzeltim davalarında, resmî sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı, baştan itibaren yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur. Böyle bir dava sonucunda, kaydının düzeltilmesi istenen kişinin o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da davayı soybağı davası hâline dönüştürmeyecektir. Nüfus kayıt düzeltim davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, her türlü delil ile ispatlanabilen davalardır ve süreye bağlı olmadan açılabilecektir.

O hâlde; eldeki uyuşmazlıkta davacıların talebi, anne ile evlilik sonucu baba ile soybağı ilişkisi kurulan davalı ... yönünden soybağının reddi davasıdır. Dava kabul edildiğinde, nüfusta kayıtlı olduğu baba .... ile olan soybağı ilişkisi ortadan kalkacak, evlilik dışı doğum olması ile anne ....’nin kızlık hanesine kayıt olacaktır. Bu da nesebi etkilediği gibi elbetteki mirasçılık durumunu da etkileyecektir. Bu nedenle kanun koyucu soybağı davalarını belirli sürelerde açılması koşuluna bağlamış, daha özel nitelikte olan aile mahkemesinin bakmasını öngörmüştür.

(Yargıtay HGK, 2017/1920 E.  2018/1432 K. 16.10.2018 T.)

                                                                                                                                       

MİRASÇILIK BELGESİNİN İPTALİ DAVASI:

Uygulamada tarafların sıklıkla karıştırması sebebiyle nüfus kaydındaki sorunların çözülmesi adına başvurdukları yollardan biri de mirasçılık belgesinin iptali davasıdır. Bu dava hem mirasçılık belgesinde, mirasçı olmaması sebebiyle bulunmaması gereken kişinin belgeden çıkarılması adına hem de miras bırakanın mirasçısı olmasına rağmen mirasçılık belgesinde bulunmayan mirasçının belgeye eklenmesi adına açılabilecek davadır.

Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup yetkili mahkeme hem ölenin son yerleşim yeri mahkemesi hem de mirasçılardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesi olabilmektedir.

Davayı mağdur olan her mirasçı açabilecektir. Davada davalı olarak mirasçılık belgesinde mirasçı olan herkes gösterilmek zorundadır.

Mirasçılık belgesinin iptali davası bu durumlarda açılacak olup nüfus kaydındaki hataların düzeltilmesi amacıyla veya soybağının kurulması amacıyla açılabilecek bir dava değildir. Uygulamada henüz soybağı tespit edilmeden açılmakta olan bu davalar kabul edilmemektedir. Öncelikle soybağının tespit edilmesi gerekmekte akabinde bu dava açılabilmektedir.

                                                                                                                                       

“…İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre davacının evlilik dışı doğmuş olması nedeniyle annesi hanesinde nüfusa kayıtlı olduğu, miras bırakan ile davacı arasında tanıma veya babalık davası sonucunda soybağı ilişkisinin kurulmadığı anlaşılmaktadır. Davacı ile babası olduğunu öne sürdüğü miras bırakan arasında soybağı ilişkisi kurulmadıkça veya miras bırakanın davacının babası olduğu mahkeme hükmü ile tespit edilmedikçe nüfus kayıtlarında davacının babası olarak görülen Veli ile miras bırakan Veli’nin aynı kişi olduğunun kabulüne ve bunun sonucu olarak davacının miras bırakanın mirasçısı olduğunun kabulüne yasal imkan bulunmamaktadır. Miras bırakanın davacının babası olup olmadığı, dolayısıyla davacı ile miras bırakan arasında soybağı ilişkisi bulunup bulunmadığı ancak aile mahkemesinde açılacak babalık davası sırasında tartışılıp değerlendirilebilir. Aile mahkemesinde açılacak davada tartışılıp değerlendirilebilecek bu olgunun mevcut kayıtlara göre mirasçılık belgesi vermekle yükümlü olan dar yetkili Sulh Hukuk Mahkemesince incelenmesi mümkün değildir. Miras bırakanın davacının babası olduğu kesin hükümle belirlenip davacı ile miras bırakan arasında soybağı kurulduktan sonra davacının yeniden dava açma hakkının bulunduğu, görülen dava sonucunda usul yönünden verilen red hükmünün ileride açılacak yeni davada kesin hüküm oluşturmayacağı kuşkusuzdur. Bu nedenler ve hükümde gösterilen gerekçelere göre mahkemece babalık davası açılması için davacı tarafa süre verilmeksizin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı tarafın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 02.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi…”

(Yargıtay 7. HD. 2009/4194 E. 2009/4015 K. 02.10.2009 T.)

                                                                                                                                       

Yukarıda üç uyuşmazlık hakkında genel bir bilgilendirme ve hangi durumlarda hangisinin açılabileceğine dair bir bilgilendirme yapılmış olsa da her olay ve uyuşmazlığın kendine has özellikleri olması sebebiyle bir hukukçu eşliğinde hareket edilmesi gerekecektir.

Av. Bilge İŞ & Av. Selçuk ENER